30 Mayıs 2010 Pazar

Elbiselerine Bürünüp Kibirlenenler

“Beyefendi, sürekli kasılıp böbürleniyorsunuz, hani nezaket kurallarını zorlamayacağımı bilsem ‘şımarıyorsunuz’ diyeceğim neredeyse. Sizce bu ötedenberi sahip çıktığınız disipline/öğretiye/dünya görüşüne uygun mu?”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım; sen bunları boşver, ben ne diyorsam o!..”

*

“Sizce bu kadar kibre sapmak, insanlara bu denli tepeden bakmak, kendinizi herkesten bu denli üstün görmek ayıp olmuyor mu?”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım; sen bunları boşver, ben ne diyorum, sen ona bak!..”

*

“Hani sürekli olarak kasılarak yürüyorsunuz ya… Yapmasanız…”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım; sen bunları boşver, ben ne diyorum, sen ona bak!..”

*

“İyi de bu denli kibirlenerek insanlara yüzünüzü çeviriyorsunuz, ayıp olmuyor mu?”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım; git müftüyle konuş, öğren bu konuları. Hem, sen onları boşver, ben ne diyorsam o!..”

*

“E, bu yaptığınız burnubüyüklük değil mi? Yani hoş bir şey değil, demek istiyorum. Böyle yapmasanız…”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım; sen bunların ne söylediğini boşver, ben ne diyorum, sen ona bak!..”

*

“Asla ulaşamayacakları bir büyüklük kuruntusu taşıyanlar, aslında kendilerini küçük düşürmekten başka bir şey yapmamaktadırlar. Kimse bu konularda sizi uyarmıyor mu?”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım! Benim başkalarının uyarılarına ihtiyacım mı var?!. Sen onların ne dediklerini boşver; ben ne diyorum, sen ona bak!..”

*

“Bence böyle yapmamalısınız. Her söylenene kulaklarınızı tıkıyorsunuz, sonra elbiselerinize bürünüp kibirlendikçe kibirleniyorsunuz… Bence hata ediyorsunuz…”

“Sen nereden bileceksin be! Senin itikadın imanın yoksa ben ne yapayım!.. Hem ne biçim konuşma o öyle; ‘elbiselerinize bürünmek’ falan, ne demek istiyorsun? Pahallı elbiseler giyip, neredeyse bir daire fiyatı tutarında saatler takıp, çoraplarımıza dahi isimlerimizi yazdırmamızı mı kastediyorsun yani?!. Sen kimsin be! Benden iyi mi bileceksin yani!..”

* * *

“Sen kimsin, nereden bileceksin be, bu ne biçim konuşma!” diye babalandıkları kim aslında biliyor musunuz?

Sırasıyla; Nisa 36, Yunus 75, İsra 37, Lukman 18, Sâd 75, Mü’min 56, Nuh 7…

Hem de, aynen “Kitap’ta geçen kelimeler”le…

Edep yahu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder