25 Mayıs 2010 Salı

“KADER” Mİ?!.


Önceki çalışmalarımın birinde, meşhur bir İslam ilmihalinden alıntı yapmıştım. O alıntı, “fakirler olmasa, zenginlerin dünya işlerini kim görür” biçiminde, ahlâksızca, haince, müfterice bir pasajdı.

Bu söylem, bugünlerde, “madenciler ölmese, muktedirlerin muktedirliklerini kim sağlar” biçimine dönüştü.

Buna “kader” diyor bazıları.

Madencinin kaderinde göçük altında kalarak can vermek varmış!

Tuhaf bir Tanrı dolaşıyor müfteri insan zihninde; gaddar, hain, merhametsiz, acımasız; fakiri zenginin işi görülsün diye, kadını erkeğin zevkleri tatmin edilsin diye, madenciyi de muktedirler zengin olsun diye yaratan…

İlaha bakın; fakir fukara düşmanı!
Kader, Kuran’da “Yaratılış Kanunları” anlamında kullanılıyor; yaşamın yaratılışı, mevsimler, Güneş’in doğuşu ve batışı, her canlılın rızkının Allah tarafından temin edilişi, Evren’in genişlemesi, canlı olan her şeyin bir gün öleceği ve benzerleri.

Kuran’daki bu tanımda; maden kazasında ölmek, zenginlerin dünya işlerini görmek için dünyaya fakir olarak gelmek, kimileri suşi ziyafetlerinde tıkınırken kimilerinin ekmek dahi bulamaması gibi üçkâğıtlara yer yok.

“Madencilerin ölmesi kaderdir” şeklindeki söylemler Allah’a iftiradır!

Allah’ın o muazzam Yaratışında bu tip gaddarlıklara, aptallıklara, üçkâğıtçılıklara, hainliklere, merhametsizliklere yer yok!

Allah’ın Yaratışı’nda eşitlik var, rızıklardan ihtiyaç ölçüsünde pay almak var, onurlu ve güvenli bir yaşam sürmek var, insan kusurlarından kaynaklanabilecek her türlü olumsuzluğa karşı mümkün olan en ciddi tedbirleri almak var…

Bir de “işi ehline vermek” var tabii…

Bu yapılmadığında; Allah tarafından özenle oluşturalan gezegen tarafından insanoğluna bedelsiz olarak sunulan bunca nimet ve imkâna, zenginliğe, bolluğa rağmen, yoksul ve yoksun bir yaşam sürerek perişan olmak kaçınılmaz.

Ne var ki, Kuran’da “Taha, 61” diye bir şey de var:

“İftira eden perişan olmuştur!” diyor, bu ayet…

“Madencilerin kaderinde bu var, fakirler dünyaya zenginlerini işlerini yapmak için geldiler” gibi sözlerle Allah’a iftira edenler bir gün hesap vermek zorunda kaldıklarında, kulaklarına işlerine gelen şeyleri fısıldayan o kalleş ve alçak ilahlarının nasıl da kayıplara karıştığını acı biçimde göreceklerdir.

Kuran’dan anlaşıldığına göre, ihtiyaç duyulduğu o gün müminlerini terk etmek de, bu “uydurulmuş İlahın kaderi”nde var. (Meryem, 81-82)

Aslında “paradoks” da Allah’ın Yaratışında yer alan fenomenlerden biri olmalı; yoksa yoksullar, yoksulların dünyaya zenginlerin işlerini görmek için geldiğini iddia edenleri neden bu makamlara getirsinler ki?!.

Siz ne yaparsanız yapın, sonuçta Yunus 100 tüm haşmetiyle karşınıza çıkmakta gecikmiyor…

Ve “Biz pisliği aklını kullanmayanların üzerine bırakırız!” diyor…

İşte bu nedenle, Zonguldak’taki maden ocağında ihanete uğrayan o masum Anadolu çocuklarının katlinden sadece muktedirler değil, o muktedirlerle savaşmayanlar da sorumlu.

Ben, siz, o.

Hepimiz…

Çünkü insana bahşedilen en önemli haslet olan “akıl”a ihanet ediyoruz.

Bu durumda, “yeni kaderler”(!) kaçınılmaz oluyor tabii…

Yaratıcı, aklını kullanayanları hiç sevmiyor.

Hiç!..
şikagodaki kader

1 yorum:

  1. 25 yaşında maden ocağında astım olmuş ve hayatı boyunca astımla uğraşmış bir madenci kızı olarak teşekkür ediyorum, ellerinize, yüreğinize, beyninize sağlık, iyi ki varsınız!
    Resimlerde kader çeşitleri var metnin içindekiler bizim madencilerimizin kaderi, en alttakiler malum kıtanın madencileri.
    Bu kaderse, Recep bey bir tarif etse, "ŞEREFSİZLİK" nedir?
    Madencilerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum, tüm yüreğimle.
    Zerrin Bakoğlu

    YanıtlaSil