21 Mart 2009 Cumartesi

Evrim Teorisi I - (Allah işin sonundan korkacak değil ya! Şems, 15)

TÜBİTAK’ın son rezaletinden sonra evrim teorisi yine tartışılmaya başlandı; ve belden aşağı vuruşlar tüm acımasızlığı ve tüm sahtekârlığıyla tekrar gündeme geldi.

Bu yazı, bir Müslümanın (aslında herkesin tabii) bu teoriye nasıl bakması gerektiği yönünde kısa bir hatırlatmadır; bir Müslüman, her şeyden önce dürüst ve insaflı olmak zorundadır. Evrim Teorisine inanan herkesi “komünist” diye aşağılamaya kalkmak ayıp ve günah değil midir? Daha da önemlisi, bir insan “komünist” diye aşağılanabilir mi; böyle bir gerizekâlılık ve alçaklık olabilir mi?!.

İnsan tüm bu alçaklıkları yapmadan önce bir kere olsun Kuran okumaz mı?!. (Okusa, zaten bu alçaklıkları yapamazdı!)

Hadi, buyurun, biraz Kuran okuyalım…


KURAN VE EVRİM TEORİSİ

“Adem, Adem olmazdan önce maymundu!”
Darwin doğmadan yüzlerce yıl önce böyle abuk bir iddiayı ileri süren konünist kimdi sizce? Bu Allahsız materyalist ne yapmaya çalışıyordu?
Hadi soruyu bir başka biçimde sorayım: “Evrim Teorisi”diye bilinen “Yaratılış Kuramı” bundan 150 yıl önce Darwin’le mi başladı gerçekten? Bu muazzam kuramın tüm onuru sadece bu dehaya mı ait?
Isırgan otu ile insan, genetik olarak neden birbirine bu denli yakın? Bu ikisi arasında, diğer tüm türler arasında olduğu gibi bir akrabalık söz konusu olabilir mi? Canlıların tümü, “ayı şifre kitabı”na göre kodlanmış olabilir mi?
Evrim Teorisine gözü kapalı inanan yüz binlerce bilimadamı gerçekten bu denli yanılıyor olabilir mi?
İslam’a bu denli ters bir teoriye biz müslamünlar inanabilir miyiz; olur mu böyle şey?!.
İşte esas soru: Evrim Teorisi İslam’a ters mi, onunla çelişiyor mu?
Kâinatı yaratan Güç, “Ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.” (Secde, 7) derken aslında ne diyor. “Başlamıştır” ne demek? Hangi İslam bilgini bu ayet karşısında hot zot etmeye cüret edebilir ki! Allah, “Ben insanı yaratmaya çamurdan başladım.” diyorsa öyle yapmıştır; yani yaratma faaliyetini çamurdan başlamıştır, sonra da devamını getirmiştir; buna itiraz edilebilir mi?!.
Ne diyor Sâd 71-72:
“Evet, çamurdan bir insan yaratacağım, onu tamamlayıp içine de ruhumdan üflediğimde, ona secdeye kapanın!”
“Başlamak” ve “tamamlamak”; bu ne demek oluyor; insan yaratılırken birtakım aşamalardan mı geçti yani?
Kuran’dan hareket eden bilimadamları, Kozmolojik ve biyolojik evrim hakkında neredeyse tüm bilgileri Darwin daha doğmadan bin yıl önce insanlığın hizmetine sunmuşlar; ama örümcek kafa bunu bizden ısrarla saklamak peşinde. Bunun neden böyle olduğunu da anlatacağım.
Bakın, 2002 yılında yayınlanan “Kuran’daki Maymun” adlı kitabımda ne demişim:
“Bilimin doruk noktasına ulaştığı bu çağda, şu andan itibaren “Evrim Teorisi” diye anılan kısmen doğru anlayışın karşısına, “Evrim Kanunu” ile çıkıyorum… ‘Evrim Teorisi’ nitelemesini tarihin onurlu sayfalarına emanet ediyor, bu ‘Yaratılış Gerçeği’nin aslında bir ‘Kanun’ olduğunu, Yaratıcı’nın Kanunu olduğunu tüm dünyaya ilan ediyorum. Bu tezin antitezini ise riyakârlardan değil, inanmayanlardan bekliyorum. Gerçeği aramakla görevlendirilen insanoğlunun insanlık onurunun birtakım sahtekârlar tarafından daha fazla çiğnenmesini reddediyor, inanmamaya inananları, inanmış gibi yapanlara tercih ediyorum; ve riyakârlığı mahkûm etmeyi bir görev addediyorum!.. Ve tüm bunları yapabilme gücünü bana bağışlayan o ‘İlahi Kaynak’ı; göstergelerinden tüm kitap boyunca zerre kadar dahi olsa taviz vermeyeceğim o ‘İlahi Kaynak’ı açıklamaktan da onur duyuyorum:
Mesaj…
Mübarek Mesaj…”
Kısa olması gereken bu çalışmada size Darwin’i falan fazla anlatmayacağım, ne yazık ki ayrıntıya giremeyeceğim, birçok şeyi hiç yazmadan geçeceğim; ama şunu söylemeden de edemeyeceğim Tabii: Yazıya başlarken sözünü ettiğim “Adem, Adem olmazdan önce maymundu” sözünü eden kişi, Abdülkadir Bidil adında bir islam bilginidir. İbn Miskeveyh, El Biruni ve benzerleri gibi bir evrimci bilimadamı olan bu müslüman, bu sözü, Darwin doğmadan bin yıl önce söylemiştir!

Öyle televizyona çıkıp, “Darwin beş para etmez biriydi,
babası bile ‘senden bir halt olmaz!’ demişti, papaz bile olamamıştı,
o gemi de bilim gemisi değil savaş gemisiydi, hatta Türlerin Kökeni kısa adıyla bilinen çalışma da ona ait değildir, sahtedir; bu adam
Türk düşmanıdır, sapıktır!” gibi ipe sapa gelmez ve adice iftiralar atmak kolay tabii!.. Ahlâksız herifler sizi!..
Araplar da Türk düşmanıydı, savaşta bizi arkadan vurmuşlardı; Taliban’ın İslam’ı nasıl anladığı ortada, Hizbullah’ın insanları domuz bağıyla öldürdüğünü unutmadık; tüm bu rezillikler İslam’ı reddetmemize gerekçe olabilir mi?!.
Terbiyesiz herifler sizi! (“Terbiyesiz herifler” Yaratılışçılar değil tabii; bu konuda iftiradan, çamur atmaktan, onu bunu karalamak için didinip durmaktan başka bir şey yapmayanlar!)
Evrim tarihinde birçok sahtekâr ortaya çıkmış, fosillerin bir kısmı sahteymiş… Ahlâksız tiplemeler sizi! İslam aleminde de bir sürü sahtekâr yok mu; en azından, tıraş olurken her sabah aynaya bakmıyor musunuz?!.
Evrim Teorisi’nin onuru Müslüman bilginlere aittir, ama bu, Darwin’in büyük bir deha, büyük bir bilgin olduğu gerçeğini değiştirmez!
Uğursuz Müslüman taklitçileri sizi, Enam Suresi’nin 98. ayeti ne diyor bakın:
“Sizi bir tek canlıdan vücuda getiren O’dur. Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde detaylandırdık.”
Hemen bir şeyi tespit edip, çalışmaya bundan sonra devam edelim. Evrim Teorisi’ne samimi biçimde itiraz eden herkesin başımın üzerinde yeri vardır, bunlara saygı duyarım. Samimi müslümanlar, bu teoriye tabii ki itiraz edebilirler, bunu kabul etmeyebilirler; benim yukarıdaki sözlerim sahtekârlar için edilmiştir. (Onlar kendilerini bilirler, şu anda bana sövmeye başladılar bile!)
Evrim Teorisi, her yönüyle eleştirilebilir, eleştirilmelidir de; ama bu teori İslam’a karşıdır, bunu komünistler, ateistler ortaya atmıştır, Darwin Türk düşmanıdır iddiasıyla ortaya çıkılarak eleştirilemez!
İlerleyen bölümlerde Allah’ın evrimi nasıl açıkladığını size kanıtlaycağım, hatta Darwin’i nerede hata yaptığını da; o zaman göreceksiniz ki, sırf müslüman olduğu için bir insanın evrime karşı çıkması mümkün değildir; çünkü evrim bir teori değil, bir kanundur; bu, Allah’ın bir kanunudur!..
Darwin’e en büyük itiraz kiliseden, din adamlarından gelmişti, gelmeliydi de. Çünkü onların kitabında Arz’ın milattan önce 4305 yıl önce yaratıldığı yazıyordu, yani Arz henüz 6.000 yıllıktı; bu durumda milyonlarca, milyarlarca yıl gerektiren evrim nasıl gerçek olabilirdi ki?!.
Hristiyan ve Musevi din bilginleri seçeneksiz kalmışlardı; çünkü inandıkları kitap buna izin vermiyordu! (Aslında bal gibi de veriyordu; bunu da anlatacağım.)
Peki bizim Kitap’ımız böyle mi diyor?
Son bir hatırlatma: Darwin yaşamının hiçbir döneminde, tek bir sözcükle olsa dahi insanın maymundan geldiğini söylemedi; bu uzun bir hikaye, ayrıntısına burada giremeyeceğim. Ve belki daha da önemlisi, Darwin, bu sahtekârların söylediği gibi ateist falan da değildi -olsaydı da bir şey değişmezdi tabii, bu da başka bir konu-; bakın 1859’da yayınladığı “Türlerin Kökeni” adlı bu mucize kitabı nasıl bitiriyor:
“Yaşamın bu görünümünde yücelik vardır. Yaradan, yaşamın sürdürülmesi için gerekli gücü başlangıçta bir veya birkaç türe bağlamıştır. Tıpkı gezegenimizin de değişmez yerçekimi yasalarına göre göklerdeki dönüşünü sürdürmesi gibi, böylesi basit bir başlangıçtan giderek en güzel ve en şaşkınlık verici yaşam biçimleri evrimleşmiştir. Bu evrim bugün de sürmektedir.”
Ateist bir adam bunları yazdığı kitabına koyar mı?!. (Demin söyledim, önemli olduğu için tekrar ediyorum: Darwin ateist olsaydı yine herhangi bir şey değişmezdi; bugün kullandığımız teknolojik aletlerin büyük kısmını ateist bilimadamlarına borçluyuz. Herkes inanmak zorunda mı?!. “Siz hiç günah işlemeyen bir toplum olsaydınız sizi yok eder, yerinize başkalarını yaratırdım!” diyen Allah, bunu yanlışlıkla mı söylüyor!?. Yaratılışın tez-antitez-sentez üçlemesinde ateistlere belirli bir görev düştüğünü kim inkâr edebilir?!. Her şey zıddıyla anlaşılır; ateistler olmasaydı inanç nasıl anlaşılabilirdi?!.
Bu paragrafın konumuzla ilgisi yok, zamanınızı alacağım için bağışlayın, ama söylemeden geçmek de olmaz tabii: Kuran’ı incelediğinizde şunu açıkça görebilirsiziniz: Samimi bir inkâr, riyaya bulaşmış bir inançtan çok daha asilcedir! Ateistlere ne olacağını bilmiyoruz, ama riya yapanların cehennemin ta dibine gideceklerini çok iyi biliyoruz; çünkü Kuran aynen böyle söylüyor!
Sahtekârlarla daha fazla uğraşmadan, bu teorinin birtakım ayrıntısına hiç girmeden, Malthüs’ten mi etkilendi, dedesinden mi kopya çekti, Adam Smith’den mi esinlendi, Müslüman bilginlerden mi çaldı, bu teoriyi komünistler mi kullandı, ateistler bundan memnun mu oldu, Marx Darwin’i tebrik etti mi, etmedi mi ayrıntısına girmeden artık esasa gelmemiz gerek; çünkü bu çok uzun bir konu ve bu kısa çalışmada bu ayrıntılara girmek ne yazık ki mümkün değil. (Ayrıntı isteyenler, Aralık 2002’de yayınlanan Kuran’daki Maymun adlı kitabımı okumalılar.)
Hadi şu “maymun” meselesiyle ilgili son bir bilgi vereyim; hani demiştim ya, Darwin yaşamı boyunca insanın maymundan geldiğini söylemedi diye; bakın “maymun” nasıl ortaya çıkmış:
Britanya Bilim kurulu’ndaki bir tartışmada, belden aşağı vurmak konusunda bizim müslümanlardan(!) hiç de aşağı kalmadığını kanıtlamak isteyen sözde kurnaz bir piskopos olan Wilberforce, Darwin’i savunan Huxley’le aklı sıra dalga geçmeye çalışırken şunları söylemiş: “Peki ama büyük babasının maymun olduğuna inanan kişinin büyük annesinin de maymun olması gerekmez mi?”
Bilgin Huxley, alay dolu bu soruya karşılık vermekte hiç tereddüt etmemiş tabii: “Hayatın gerçeklerini bulup ortaya çıkarmak için uğraşanları böylesi söz oyunlarıyla karalayan soylu insanlardan olmaktansa, kendini (haddini) bilen, gerçeğe saygılı maymun soyundan gelmiş olmayı yeğlerdim.”
“Maymun” buradan çıkıyor işte; bizim sahtekârların atası olan piskopos Wilberforce’tan!..
Son bir hatırlatma: Tevrat ve İncil, yani Eski Ahit ve Yeni Ahit; bir başka ifadeyle Musevi dostlarımın kutsal kitabı ile Hristiyan dostlarımın kutsal kitabı (ki, bu kitap Eski ve Yeni Ahit’ten oluşmaktadır; bizimkilerin “İncil” diye tercüme ettiklerine bakmayın; Hristiyanların kutsal kitabı ikisini de içirmektedir), Arz’a yaklaşık 6.000 yıl ömür biçtiği için, bu dostlarımın evrime karşı çıkmaları son derece anlaşılır bir şeydir. Doğru anlamışlardır, yanlış anlamışlardır, bu ayrı bir şey; burada ayrıntısına girmeyeceğim; ama özellikle Tevrat’ın bu konuda çok açık hükümler ihtiva ettiğini de söylemeden geçemeyeceğim.
Bizim Kitabımız ise baştan sona bir Evrim Destanı sanki…
Yaratan’a teşekkür ediyor ve konuya giriyorum…
973 Yılında, Havârizm şehrinin bir kenar mahallesinde bir Türk çocuğu dünyaya geliyor. Biruni adındaki bu çocuk daha küçük yaşlarda bilime merak sarıyor; ve yaşı ilerledikçe matematik, astronomi, fizik, eczacılık ve felsefe başlıca uğraşları arasında yer alıyor. Bu çocuk on yaşındayken, bulunduğu şehirde bir dernek kuruluyor. Dernek üyeleri kendilerini “İhvânu’s-Safa” diye isimlendiriyorlar; yani Türkçemizle “Temiz Kardeşler”…
Bu Temiz Kardeşler, evrim konusunda şunları söylüyorlar:
“Allah’ın, bütün varlık ana türlerini oluşturmaya kabiliyetli kıldığı ve ilk olarak yarattığı bir güç, ilk hareket ve evrimiyle çeşitli ruhi varlıkları ve semavi cisimleri, daha sonra temel maddi unsurları, sonra da seri halde, mertebe mertebe çeşitli maden, bitki ve hayvan türlerini oluşturduktan sonra, son olarak insan türünü oluşturmuştur.”
İşte böyle!..
Evrim Teorisi işte böyle anlatılır, hem de Darwin’den neredeyse 1.000 yıl önce.

Biruni de bu akımdan etkilenmiş ve benzer şeyler söylemiş, bu konuda kapsamlı bir çalışma yapmıştı. (Bu kitap Avrupa dillerine çevrildi tabii.) Biruni’den 3 yıl sonra doğan İbn Miskeveyh ise aynen şunları söyleyebiliyordu - bu arada, dikkatinizi çekerim; tüm bunlar 1.000 yıl önce söyleniyor, ortada henüz modern bilimin zerresi dahi yokken-: “… sonra hayvanların son mertebesine yaklaşılır. Ardından alemin en yücesine çıkılır ve insan mertebesine girilir. Bu mertebe en şerefli olmasına rağmen, insan mertebesinin en aşağı mertebesidir. Bu da maymun ve insana benzeyen diğer benzer hayvanlar mertebesidir. Maymunla insan arasında çok küçük bir mesafe kalır. Biraz daha ileri gidilse, bu insan oluverir. Vücud amudileşir, eşyayı temyiz kuvveti ortaya çıkar. Bu kuvvetle bilmek ve anlamak başlar. Nefsin tesirinin artmasıyla, anlayış ve temyizle birlikte edebilik ortaya çıkar. Kendinden aşağıdakilere göre, bu tür en şereflisiyse de, gerçekten kamil insanlara nazaran en aşağı mertebedir.”
Bakın, derin bir Kuran bağlısı olan Biruni neler söylemiş, “Kitâbu Tahkîk” adlı eserinden bir alıntı: “Çiftçi, kötüsünü yok ederek, seçtiği mısırı istediği kadar üretebilir. Bahçıvan, istemediği bütün diğer ağaçları keserek, güzel gördüklerini seçip yaşatabilir. Balaraları, kovanda çalışmayanları ve sadece balı yiyenleri öldürür.”
Şimdi dikkat, bakın nasıl devam ediyor:
“Tabiat da, bizzat benzer işi yapar; bununla birlikte, bütün şartlar altında fiili aynı ve tek olduğu için, bir ayrıcalık da göstermez. Yok olacak ağaçların meyve ve yapraklarının yok olmasına tabiat müsaade eder; böylece de, onların tabiat ekonomisine bağlı olarak, üremeleri kuralını ihlal etmelerini önler. Başkalarına yer vermek için onları yok eder.”
Ya, vay canına tabii!..
Batı’da ancak 16. asırda ortaya atılacak olan “tabiat ekonomisi” fikrinin mucidi kim


gördünüz mü? Ya “suni seçim” fikrinin babası kim; işte okudunuz, o da Biruni!..
Batı’da ancak 800 yıl sonra ortaya atılabilecek olan “suni seçim” veya “suni ayıklanma” yani “doğal seçilim” Darwin’den sekiz asır önce Biruni tarafından zaten bilim dünyasına armağan edilmişti!.. (Bu arada, çok önemli bir not: Bu dehşetengiz bilgilerin, bu muazzam verilerin onuru bana ait değildir; bu çalışmada şu ana kadar ortaya sürülen veriler, Profesör Doktor Sayın Mehmet Bayrakdar’ın, kitâbiyât tarafından 2001’de yayınlanan “İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi” adlı kitabından alınmıştır. Bu müthiş Hoca’ya ve kitabı yayınlama cesaretini gösteren kitâbiyât’a teşekkür ederim.)
Şimdi temel sorunun tam zamanıdır: Bu bilginler, bu olağanüstü Müslüman bilginler bu tezlere nereden ulaşmışlardı, nereden güç alıyorlardı ve bilimin henüz emekleme çağını yaşadığı o günlerde kendilerinde bu sözleri söyleme cesaretini nereden buluyorlardı?
Kuran okuyorlardı…
Kuran okuyorlardı; hepsi bu!..
Tabii, Kuran’ı adam gibi okuyorlardı; birtakım sahtekârlar gibi, onu bunu karalamak için değil!..
Bundan sonra biz de aynısını yapacağız; yani Kuran okuyacağız. Bunu yaparken, Muhamed Esed, Muhamed Hamidullah, İzmirli İsmail Hakkı, Yaşar Nuri Öztürk gibi abide isimlerden yararlanacağız tabii… Özellikle de, su katılmamış bir evrimci olan Muhammed Esed’den ve yaşayan en büyük ilahiyatçı olduğu hiç tartışmasız olan Yaşar Nuri Öztürk’ten… (Yaşar Nuri için evrimci denilebilir mi bilmiyorum, hayatta olduğu için bunu kendisi açıklamalı; ama bildiğim şey, birçok konuda farklı düşünsek de, bu Hoca’nın gerçekten büyük bir deha olduğudur.)
Bundan sonra size Kuran’dan birtakım şifreler sunacağım, evrim teorisi ile ilgili olduğunu düşündüğüm birtakım şifreler. Kuşkusuz, bu şifreleri ben oluşturmadım, hatta buna “şifreler” demek bile doğru değil belki, çünkü hepsi açık, apaçık ayetler. Tezimi sistematize etmek için bu “şifreler” tabirini kullanıyorum.
Hadi, başlayalım artık… (336 Sayfalık bir kitabı özetlemeye çalıştığımı unutmayın lütfen, birçok şeyi atlamak zorunda olduğumu da…)
Evrim teorisi şunları şart koşuyor:
1) Yeterli zaman.
2) Su.
3) Ortak Ata.
4) Aşamalı Oluşum.
5) Biçimlendiriliş.
6) Türlerin Dönüşümü.
7) Üstün Yaratık.
Ve şunları da ben ekliyorum:
8) Kodlanmış Komutlar Silsilesi
9) Yaratılışa Müdahale

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder