17 Mart 2009 Salı

24.12.2008

Sevgili insan kardeşlerim,
Sevgili Müslüman kardeşlerim,
Sevgili Hristiyan kardeşlerim,
Sevgili Musevi kardeşlerim,
Sevgili ateist kardeşlerim,
Diğer dinlere inanan sevgili kardeşlerim, (“Diğer dinler” nitelemesi yanlıştır tabii de; bu şu anda girmemiz gerekmeyen, başka bir konudur. Allah’ın otuz tane dini mi olur!)
Çok sevgili komünist kardeşlerim,
Çok sevgili milliyetçi kardeşlerim,
Pek hazzetmediğim ama yine de dost bildiğim liberal kardeşlerim,
Hiç ama hiç hazzetmediğim renksiz-görüşsüz kardeşlerim,
Tüm kalbimle tiksindiğim riyakâr -ne yazık ki- kardeşlerim, (Sahi; Maun Suresi ne diyordu?)
Ne olduklarını bilmediğim, ama varlıklarından da kuşku duymadığım, şu anda Arz’la ilgilenmekte olan görevli kardeşlerim,
Veya kendinizi nasıl niteliyorsanız öyle sevgili kardeşlerim,


Kış o zorlu yüzünü gösterdi ve Yaratıcı’nın bazı yaratıkları için belki de deneme aracı için gerekli gördüğü o çetin günlere girdik yine. Bugünlerde -aslında çeşitli vesilelerle her an olduğu ibi-, o veya bu biçimde, şu veya bu şekilde ama mutlak surette deneneceğinizi, karşınıza birtakım fırsatlar çıkarılarak sınava tabi tutulacağınızı, birtakım vesilelerle ruhunuzun yoklamaya tabi tutulacağını unutmamanızı öneririm.

Bazen küçük bir simit parçasının, yarım dilim ekmeğin, artmış yarım tabak yemeğin veya buna benzer herhangi bir şeyin Yaratıcı’nın yaratıklarından bazılarının hayatını kurtarabileceğini; ama bunu yaparken bile merhametten yoksun birtakım sefil yaratıkların tepkisini çekebileceğinizi, aslında bu tepkiye vereceğiniz karşı tepkinin de bir “deneme aracı” olabileceğini, Kozmik Plan’da bunun da belirli bir nedeni olan önemli bir “kurgu” olduğunu unutmamanızı öneririm.

Özellikle nüfusunun tamamına yakını müslüman olan Türk toplumunun, Kuran’ın neden Fatiha Suresi ile başladığını, Fatiha Suresi’nin neden “Bismillahirrahmanirrahim” sözü ile başladığını, bu besmelenin neden “Çok Merhametli, Hep Merhametli” anlamına geldiğini düşünmesi, bundan birtakım sonuçlar çıkarması ve bu sonuçlara göre hareket etmenin İslam’ın neden en önemli prensibi olduğunu düşünmesi gereken günlere geldik yine!

“Merhamet” sözcüğünün, Allah’ın en önemli iki sıfatı olan “Rahman” ve “Rahim” sözcükleri ile aynı kökten gelme bir sözcük olduğunu; bu sözcüğün “acıma” ile sınırlı olmayıp, bu acımanın verdiği itelemeyle harekete geçmek ve acınan yaratık hakkında kutsal bir koruma, esirgeme, kollama, dertlerine çare bulma zorunluluğu keyfiyeti anlamlarının tümünü içerdiğini bir kez daha hatırlatmak isterim.

Bir gün size de merhamet gösterilmesi gereken günlerin de geleceğini, bundan kurtuluşun mümkün olmadığını, o günler için şimdiden birtakım hazırlıklar yapmak gerektiğini bilmenizde fayda görürüm.

Müslüman Türk toplumunun, Kuran’daki “Yok mu Allah’a güzel bir borç verecek?” mealindeki ayetin ne anlama geldiğinin düşünülmesi gereken günlerden geçmekte olduğumuzu bilmesinde fayda görürüm.

Ve son olarak, içinde Yaratıcı’nın Nefesi’ni taşıyan bu seçkin yaratığın, yani insanın, Yaratıcısı gibi davranmak zorunda olduğunu (En güzel boya olan Allah’ın boyasıyla boyanın.), bunun ilk ve temel göstergesinin de tüm yaratılanlara karşı -insanlar, hayvanlar, bitkiler, çevre ve benzerleri- merhametli davranmak, “çok merhametli olmak, hep merhametli olmak” olduğunu önemle hatırlatırım

Son sözüm her zamanki gibi “Kafirun 6”dır; bunun ne anlama geldiğini de herkes kendisi takdir etmelidir. (Senin dinin sana, benim dinim bana.)

İçinizdeki Allah, içinizden size bakıyor; “vicdan” diye isimlendirdiğiniz olgu, O’nun o merhamet fışkıran kozmik fısıltısından başka bir şey değil; hani bir siz var ya sizden içeri, işte bundan söz ediyorum. Bugünler, bu sese daha fazla kulak verilmesi gereken günler.

Sahi; gökler, dağlar, taşlar ve diğer yaratıklar dururken neden her şey size emanet edildi?

Hadi bakalım; gün bugündür…

Bir fakir dostunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder