4 Nisan 2010 Pazar

Neredeyse Marx'ı bile mahcup edecekler


“Bütün tek tanrılı dinler, kurulu düzene karşı oluştu, örgütlendi, gelişti. Arabistan çöllerinde inanılmaz bir yokluk, yoksulluk, yozluk vardı. Müslümanlık bir ‘isyan bayrağı’ olarak doğdu. Murabaha (kısaca, ana değere kâr ilavesiyle yapılan satış. Y.Y.) sermayesi her yere, her şeye hakimdi. Tefeciler ülkenin insanını soyuyor, soğana çeviriyordu. Ama fakirin fukaranın, göçebenin, yoksulun ideolojisi yoktu. Kendine şemsiye edineceği, kalkan olarak kullanabileceği bir felsefesi yoktu. Müslümanlık onu sağladı.”

İnsan bu paragrafı okuduğunda içini çekmekten kendini alamıyor…

Ne acı, ne kadar acı, ne kadar utanç verici…

Bu satırları herhangi bir yerde okuduğunuzda, bu tespitleri kimin yaptığı hususunda herhangi bir görüş ileri süremeyebilirsiniz, çünkü birçok Müslüman aynen böyle düşünmektedir, düşünebilir, hatta düşünmelidir tabii; ama aynı satırları benim bir çalışmamda okuduğunuzda, bu fakiri ötedenberi takip eden biriyseniz, bu sözleri, Allah’ın Elçisi’nin yakın dostu ve benim can yoldaşım Ebuzer’in söylediğini düşünebilirsiniz. Çünkü İslâm’ın büyük vicdanı Ebuzer gerçekten de aynen böyle düşünmekte, hatta düşünmekle kalmayarak bunu pratiğe dökmekteydi; onu durduk yerde açlıktan öldürüp Arabistan çöllerine gömmemişlerdi herhalde!..

Yukarıdaki ilk paragrafı Ebuzer’den veya başka herhangi bir Müslüman vicdandan almadım; bu sözler, Karl Marx’ın 1881’de yazdığı “İslamiyet Üzerine” adlı iki sayfalık mektubundan alıntılanmıştır. (Cengiz Özakıncı/İslam’da Bilimin Yükselişi Ve Çöküşü/(827-1117)/Otopsi Yayınları/Ocak, 2000/Sayfa 204-205)

Şimdi sırada buram buram sahtelik kokan bir paragraf var:

“İleride başınıza öyle amirler gelecek ki, bunların kabul ve reddedeceğiniz tutum ve davranışları olacaktır. Bunlar düzensizlikler meydana getirecekler, kargaşalar çıkaracaklardır. Fakat (Allah’ın) onlar vasıtasıyla islah edip düzelttiği, onların karagaşa ve düzensizlik çıkartarak bozduklarından daha çok olacaktır. İyilik yaparlarsa sevap onlara, şükrü de sizedir. Kötülük yaparlarsa cezası onlaradır. Size düşen sabretmektir.”

“Size düşen sabretmektir.”

Bunlar, yani bu paragrafta sözü edilen amirler, düzensizlikler-kargaşalar çıkaracaklar, benim tasvip etmediğim bir sürü uygulamaya imza atacaklar; bu esnada iyi bir şeyler olursa şükredeceğim, kötü şeyler olursa sadece sabretmekle yetineceğim, hiçbir şey yapmayacağım, öyle mi?!.

Sizi Allahsız kırtosbağaları sizi!..

Dayandıkları prensip şu:

Allah’a isyanı görülmediği sürece, zalim de olsa ulu’l-emr’e itaat şarttır.

Kuran bu konuda ne söylüyor, yani bu ulu’l-emr konusunda?

Bu konuda iki ayet var:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir hususta gerçekten anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahrete gerçekten iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Resulüne döndürün. Bu hem hayırlı, hem de netice itibariyle daha güzeldir.” (Nisa, 59)

“Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Halbuki onu Resul’e veya aralarındaki emir sahibi kimselere götürselerdi, onların arasında işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.” (Nisa, 83)

Kuran’da “Ulu’l-emr” konusunda başka ayet yok.

Siz bu ayetlerden ulu’l-emr’e, yani “yöneticilere/yönetici sınıfa”, zalim olsalar dahi uymak gerekir gibi bir anlam çıkarabiliyor musunuz?

Biraz yukarıdaki o buram buram sahtelik kokan sözleri de Allah’ın Elçisi’ne yamamaya çalışıyorlar; hani “ses çıkarmayın, sabredin” mealindeki sözleri…

Marx, “Müslümanlık bir isyan bayrağı olarak doğdu.” diyor; bunlar, İslam’ın temel değerlerine hiçe sayma pahasına “aman isyan etmeyin, sizi yöneten zalim bile olsa sabredin.” diyorlar.

Kim doğru söylüyor; Marx mı, Müslüman taklitçileri mi?

Sabır mı edelim, isyan mı?

Ne dersiniz?

En iyi cevabı, en doğru cevabı kim verebilir?

Tamam; o versin:

“Size ne oluyor da Allah yolunda ve ‘ey Rabbimiz, bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder’ diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!” (Nisa, 75)

Sahte hadislerin ve Müslüman taklitçilerinin Emevi ve Abbasi devletleri döneminden beri devam eden “halkın, zalim ve günahkâr olsa da, kendilerini yöneten ‘imam’a itaat etmelerinin gerekliliğine dair” fetva ve telkinleri ışığında “sabır” etmek mi; yoksa Kuran’ın, savaş (harb) sözcüğünü özellikle kullanarak, bu zalimlere karşı alabildiğine direnmek mi?.. (“Emevi ve Abbasi devletleri döneminde verilen fetvalar” konusunda, “İktibas.org” adını taşıyan sitedeki, yazarının kim olduğunu bilmediğim “Ulu’l-Emr” başlıklı makaleden yararlandım; yazar hakkını helal etsin.)

Karar sizin!..

Türkiye son yedi yılda perişan edildi. Tüm Cumhuriyet tarihinden devreden borcun üstüne, yani 80 yıllık borcun üstüne, sadece yedi yılda, bir bu kadar borç daha eklendi. Ortada ne yeni bir yatırım var, ne yeni bir fabrika, ne de yeni bir baraj…

Hastane bile yok!..

Yaklaşık yirmi milyon insan, onları geçindirmekle mükellef olanlar işsiz olduğu için sefalet içinde. (Abartılıyor mu bilmiyorum; Devletin memuru kırmızı eti sadece Kurban Bayramında görüyormuş; çünkü kilosu 30 lira… Peki; Et Ve Balık Kurumu ne iş yapar?..)

Özelleştirme karşıtı ateist komünist işte; tutamıyor kendisini!..

Teröristbaşını Türkiye’ye getiren Komutan bile hapiste.

Kamunun borç toplamı 295 milyar dolar…

Ortada elle tutulur hiçbir şey yok, ama bu arada Kamunun, Cumhuriyetin, bu gariban halkın alınteriyle yapılmış olan iktisadi kuruluşları “babalar gibi” satıldı; buradan gelen 30 milyar dolar da buharlaşıp gitti.

Özelleştirme öylesine saldırganlaştı ki, Özelleştirme İdaresi’ni bile özelleştirmeyi düşünüyor (olsa gerek).

“Oraya” gittiğimde, yeminler olsun ki soracağım görevlilere, yeminler olsun ki...

“Sümerbank’ın ismini tarihten siliyoruz elhamdülillah!” sözünü, Levhi Mahfuz’un neresine kazıdınız diye; ve yine yeminler olsun, -günahsa günah, bunu da göze alarak- görevlilerin sözleriyle yetinmeyeceğim, o tüyler ürpertici kazıntıyı gözlerimle görmek için ısrar edeceğim, arıza çıkaracağım!..

Yoldaşım Ebuzer ne diyordu?

“Aç sabahlayıp da kılıcına sarılmayana hayret ederim!”

Bu kısa çalışmaya, yukarıda sözünü ettiğim ve ne yazık ki kim olduğunu bilmediğim yazar dostumla devam edelim; libofaşistler ve Müslüman taklidi yapan uğursuzlar belki ürperirler de kendilerine gelirler…

“Emevi ve Abbasi devletleri döneminde, halkın zalim ve günahkâr da olsa, kendilerini yöneten ‘imam’a itaat etmelerinin gerekliliğine dair fetfalar verilmiştir. Bunun için birtakım hadisler uydurulmuş, Kur’an ayetleri o doğrultuda tevil (tahrif) edilmiştir. Hâlbuki Allah’ın ‘sizden’ diye kayıt altına aldığı yöneticiler, fasık ve zalim kimseler olamaz. Peygamber (a.s.) da, Müslüman adını taşımakla beraber, kâfirler gibi yaşayan ve İslam toplumunu fısk ve fücura sevk eden sözde emirlere itaat etmeyi emretmiş olamaz. … İşin gerçeği böyle olmakla beraber, her devirde, ister fasık, isterse zalim ve kâfir yöneticiler, kendilerini meşru İslamî hükümet oldukları propogandasını yapan bir din adamları (Bel’am/Samiri) sınıfını istihdam etmişlerdir. Saraya yakın bu tür dâiler, ücret karşılığında, zalim ve kâfir yöneticileri halka benimsetmek görevini yapmışlardır. Bununla beraber, ihlâslı ilim adamları, mümkün mertebe sultanların sofrasından uzak durmayı salık vermişlerdir. Çünkü bir ilim adamının ‘bab-ı âli’ ile teması, oldukça riskli bir ilişkidir. Hiçbir zalim sultan, kendisine destek verilmemesinden hoşlanmayacaktır.” (Fısk: Allah’a itaat etmekten çıkıp, O’na karşı isyan etme haline girmek. Fasık: Fıskı görünür olan, apaçık ortada olan kimse. Fücur: Haktan sapmak, sınır tanımazlık. Dai: Dua eden. Y.Y.)

Peki, Marx, İslam hakkında böyle düşündüğü için mahcup olmalı mı gerçekten?

Tabii ki hayır! O, “Müslümanlık” derken, Allah’ın Elçisi’nin de aramızda bulunduğu o saadet dolu günlerden söz ediyordu.

Allah’ın Elçisi’nin, yoldaşım Ebuzer’e “dostum” diye hitap etmekten özel bir mutluluk duyduğu o mübarek günlerden…

Şimdi ikisi de yok, Allah’ın Elçisi’nin kendi ağzından çıktığı kesin olan sözlerle “Kuran da dışlanmış/terk edilmiş”(Furkan, 30) zaten…

Marx neden mahcup olsun ki!

O, “Müslümanlıktan” söz ediyordu; hani şu unuttuğumuz, bize unutturulan, hatta hiç öğretilmeyen dinden…

Tüm servet, nimet ve imkânların herkes tarafından eşit biçimde bölüşülmesi gerektiğini emreden dinden…(Bakara 219, Nahl 71 ve daha yüzlerce ayet.)

“Mahşer Günü” gibi çarpıcı bir isim taşıyan şu örneğe bakar mısınız:

“… Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. …” (Haşr, 7)

Marx, Müslümanlıktan söz ediyordu.

74.999.974 “sizden”e 26 dolar milyarderini uygun gören saçma sapan bir hurafeden değil!..

Bu Kuran’ı gerçekten okutmamak lazım; adamın aklını karıştırıyor birader!

Yarın bir gün dolar milyarderi olursam, yemin ederim okumayacağım!

Ne gerek var ciğerim!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder