13 Aralık 2010 Pazartesi

Kuran’daki Gizli Sırlar

İlgisiz bir ayet, Nahl Suresi’nin 108. ayeti.

Ne ilgisi var, değil mi!

Diyenet’in meali ne diyor: “İşte onlar Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin ta kendileridir.”

Yirmiye yakın meal böyle…

İşte onlar gafil olanlardır, gafillerin ta kendileridir, falan.

Birkaç değişik meal de var:

Esed, “Umursamazlık içinde dalıp giden kimselerdir bunlar.” diyor; Ahmed Hulusi, “Onlar kozalarında yaşayanların ta kendileridir!”; Yaşar Nuri Öztürk, “Gaflete saplananlar da bunların ta kendileridir.”

Peki, “gafil” ne?

“Gaflette bulunan, ihmal eden, ilerisini iyi düşünmeyen, dikkatsiz, ihtiyatsız, dalgın, tembel…”; Osmanlıca lûgat böyle anlatıyor.

Biri var…

Tuhaf biri…

Almış eline çekici, zihninize zihninize çakıyor çivileri!

“Çünkü onlar duygusuz, kör ve sağır olmayı tercih ettiler.” diyor.

Eliaçık bu…

Aynı çekiçle iki çiviyi birden çakıyor zihninize:

Hem, cümleyi “çünkü” ile başlatıp, ilk cümleyle nedensellik bağını kuruyor; hem de “tercih ettiler” diyerek, bu kişilerin psikolojik portresini çiziyor.

Tercih ettiler…

Buraya mim koyun; “tercih etmişler”…

Peki, neden böyle yapıyor, Eliaçık?

Tercih etmemeyi “Tercih ediyor” çünkü!

xxx xxx xxx

“Hadi be hemşerin, amma uzattın!” dediğinizi duyar gibiyim.

E, “gizli sırlar”ı duyunca meraklandınız; haklısınız tabii…

Hayal kırıklığına uğrayacaksınız!

Öyle dabbedir, mehdidir, mesihtir, kıyamettir, uzaylılardır, evrimdir, ahit sandığıdır, eski insan nesilleridir… Bunlar yok bu çalışmada.

(Bu tip çalışmaları küçümsemiyorum; ben de bu konularda kitaplar yazdım; ama önce “gizlenmiş”, “gizlenmesi tercih edilmiş” sırlar konusunu “kemdimce” çözdükten sonra yaptım bunları.)

Bu çalışmadaki “gizli sırlar”, bunun böyle olmasını “tercih edenler”in gizli sırları… (“Gizli sır” Türkçe açısından yanlış bir nitelemedir; ama bu çalışma için tam biçilmiş kaftan ve Türkçe açısından da yanlış değil.)

Öyle gizlemişler ki, bunu “öylesine kararlı bir biçimde tercih etmişler” ve bu “tercih”te öyle ısrarcı olmuşlar ki, kimse bu “sırlar” konusunda bir şey bilmiyor!

Öyle bir fenomen ki bu, gizlemeyi tercih eden de memnun, gizlemeyi tercih edenleni bu tercihe yönelten de, bu “sırlar” kendisinden gizlenen de!

“E, öyleyse sana ne oluyor hemşerim!”, değil mi?

“Tercih meselesi” ciğerim.

Aynen bu çalışmayı okumaya devam edip etmeme konusundaki kararınız gibi…

xxx xxx xxx

Kuran okumayan zaten bilmiyor tabii de, okuyan hatta kırk yıldır okuyan da bilmiyor, tüm insanların mallar ve rızıklar konusunda eşit olması gerektiğini. Ya Kuran’ı çevirirken yapıyorlar bu “gizleme”yi, ya da tefsir ederken.

Ama esas olarak yaptıkları şey, yüzbinlerce ciltlik nakil ve hikâye ummanında Kuran’ı kaybettirmek!

Adamın öğrenmesi gereken o kadar çok ve o kadar önemli(!) şey var ki, bu bilgi(!) ummanının curcunası içinde “eşitlik” onun için hiçbir şey ifade etmiyor; çünkü bu meseleye eğilecek vakit yok, takati yok, ön bilgi birikimi yok, dolayısıyla hevesi de…

Ayrıca bu “bilmeme lüksü”nden mahrum olmak istemiyor; çünkü bu “bilgi” dünya kadar sorumluluk yüklüyor insana; ne bileceksin ciğerim!

xxx xxx xxx

Bu çalışmanın adını “Kuran’ı Biplemek” olarak koyacaktım, sonra vazgeçtim; üstteki başlığı tercih ettim. Başlık bana bile itici geldi, ama ne yaparsınız ki gerçek bu!

Hani, filmin orjinalindeki bir söz RTÜK’ü kızdırır diye bipliyorlar ya, bu da onun gibi bir şey; Kuran’da kimilerini kızdıracak bir şey gördüklerinde kendi yöntemleriyle bipliyorlar hemen. (Arapça konuşan uluslar için de sanırım yukarıda sözünü ettiğim “umman” meselesini kullanıyorlar.)

xxx xxx xxx

Toprak, hava, su, göl, nehir, sanayi devriminden sonra üretime yönelik makineler, bankacılık… Sayın gitsin.

Kısaca üretim araçları…

Bunlar “kamu”ya ait olması gereken, getirisinden tüm Kamunan yararlarması gereken şeyler; ama bunu ne hacca giden Hasan amcam biliyor, ne camide vaaz veren hoca, ne de benim gibi cahiller…

Biplenmiş çünkü!

Hud Suresi’nin 87. ayeti mesela…

Mallarımız hususunda dilediğimizi yapamamak.

Ne demek bu?

Yüz kişiye sorun, yüzünden de cevap alamazsınız; “gizlenmiş” çünkü; tercümesinde değil, “umman”da kaybedilmesi “tercih” edilmiş. (En iyi ihtimalle alacağınız cevap zekat olacaktır, kırkta bir; gerisinin sınırsız olma hakkı var bu durumda.)

Mallarımda dilediğim biçimde davranamayacaksam, o mallar neden benim olsun ki!

Cevap yok; biple yetinmek zorundasınız…

Hadi bir deneme yapın; Haşr 9 ne anlama geliyor bir bilene sorun.

“Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın.”

“Umman”a hazırlanın; çünkü hemen bu cümlenin devamındaki “Resul size ne verdiyse alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah’tan korkun”u anlatmaya başlayacaklar size.

Bir önceki cümle “bip” kavramı içinde çünkü; e, tercümesini bozamıyorsun, o halde gelsin umman…

xxx xxx xxx

Bunu Alhah’ın Elçisi meselesinde yapıyorlar özellikle.

Saatlerce, “Hz.Peygamber gibi olmak gerektiği”ni anlatıyorlar, saatlerce, günlerce, milyonlarca sayfa, milyonlarca hikaye, milyonlarca kıssa.

Hz.Resul gibi olmaya karar verdik diyelim, tamam; peki, “Allah’ın Elçisi gibi olmak” ne demek?

Biiiippp…

xxx xxx xxx

“Tercih” meselesine mim koyun, demiştim ya yukarıda.

Sizce neden böyle yapıyorlar, neden “sırları gizliyorlar”?

O “iki çivi” çakılırken zihnimizde hangi algılamalar oluşuyordu?

Birincisi “çünkü” idi; kalpler, kulaklar ve gözler mühürlenecek!

Bu “nedensellik” öylesine uzun tartışılmış ki, çözmek artık mümkün değil! “Fakirlik bir kader midir?” meselesine dönüştü mü; çık içinden çıkabilirsen! Milyonlarca sayfa bir anda önüne yığılır adamın!

“Onlar tercih etmedi, Allah mühürlediği için böyle oldu bu, onların bir suçu yok.” dendi mi, bin dört yüz yıl tartışır durursun böyle!

İkincisi neydi?

“Duygusuz, kör ve sağır” olmak…

İslam ilahiyatçıları, pardon insan böyle bir şeyi neden “tercih eder” ki?

Şu anda bunu cevaplayamıyorsanız, bu çalışma son derece başarısız olmuş bir çalışma demektir!

İşin acı tarafı ne biliyor musunuz?

Sadece İslam ilahiyatçılarına yüklenerek haksızlık etmeyelim; bu çalışmayı okuyarak vakit kaybetmeyi “tercih edenler”in tamamı, yukarıdaki meselede “tercih hakkını” böyle kullanmak zorunda olmayan kimseler aslında…

“Sırlar” kendilerinden “gizlendiği” için ve bu gizi ortadan kaldırarak bilmemenin lüksünün avantajından mahrum kalmak pek de hoş olmadığı için böyle yapıyor olsalar gerek.

Siz, ben, o… Hepimiz…

“İnfak” mesela…

Üfff!..

xxx xxx xxx

Karışık oldu, değil mi?

Bu fakirin tercihindeki yanlışlıktan kaynaklanıyor bu.

Halbuki, “Sağ omuzumun üzerinde bir bulut dolaşıyor, buluttaki melek her an, ‘bu beklediğiniz kişidir’ diyebilir, söylemedi demeyin!” mealinde bir şeyler yazsaydım, bu çalışma tadından yenmezedi aslında…

Da…

Tercih meselesi ciğerim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder