28 Aralık 2010 Salı

İnsan, Akıl Ve Bir Milyon Yıl

Konu çok karmaşık ve bu fakir bu karmaşık meselede uzun uzun malumatfuruşluk yapmak niyetinde ve yeteneğinde değil! Bunu felsefecilere bırakmak en iyisi.

Bazen açık olmak gerek, apaçık…

Akıl nedenselliği kavramaktır, diyor düşünür.

Peki, nedensellik ne:

Belli nedenlerin belli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi. (Vikipedi)

Arapça bir sözcük olan “akıl”; düşünme, anlama, kavrama ve sonuçlara varma yeteneğidir.

“Ben neden yoksulum?” diye soran kişi, aklını kullanarak bu sorunun cevabını bulabilme yeteneğine sahip; çünkü bu yetenek fıtratında zaten mevcut.

Mesele, bu soruyu sorarak zorunlu olan ilk adımı atmakta.

Yoksulluk bir kaderdir, diye kendi beynini prangalayan kişinin bu zorunlu ilk adımı atması mümkün olmuyor; ve işte tam da bu nedenle yoksul insanlara bunun bir kader olduğu öğretiliyor!

Yoksul kişi bu yoksulluğa öylesine alıştırılmış ki, bunu sorgulamaktan çoktan vazgeçmiş; dolayısıyla zorunlu olan ilk adımı atması da imkânsız hale gelmiş.

Ben neden yoksulum?

Çünkü aklını kullanmıyorsun ciğerim; bu nedenle yoksulsun.

Aklını kullanmıyorsun!..

İnsanoğlunun görkemli serüveninin farkında olma bahtiyarlığı, kafatasının içindeki kutsal elektromanyetik akışta vücut bulur; bu olmazsa olmaz önşart, Yaratıcı’nın yarattığına “nefesinden üflemesi”nin (Sad, 72) tecellisinin en somut kanıtlarından biri, belki de birincisidir.

Sen bu bahtiyarlığı reddediyorsun, çünkü aklını kullanmıyorsun!

“Andolsun ki, biz Kuran’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var!” (Kamer, 17, 22, 32, 40; aynı surede dört kez aynı uyarı!)

Bu konuda en az yüz tane ayet sıralayabilirim; ama çalışma uzar diye bunu yapmayacağım.

Bu çalışmada üç-dört ayetle yenineceğim.

Biz önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yaratılmışız. Sonra bir bebek olarak annelerimizin karnından çıkarılıyoruz. Sonra güçlü çağımıza ulaşalım diye ve sonuçta yaşlanalım diye yaşatılıyoruz. İçimizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor.

“E, ne ilgisi var?” değil mi?

Bakın ne ilgisi var:

“Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir.” (Mümin, 67)

Eliaçık şöyle meallendiriyor:

“Sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir kan pıhtısından yaratan, ardından bir bebek olarak dünyaya getiren O’dur. Sonra olgunluk çağına erişmenizi, sonra da yaşlanmanızı sağlıyor. İçinizden kimine erken ölüm veriyor, kiminizi de belli bir süreye kadar yaşatıyor. Bütün bunlar aklınızı kullanasınız diyedir.”

Bütün bunlar aklınızı kullanasınız diyedir!..

Ayet o kadar muhteşem ki, insanoğlunun dünyaya geliş nedeninin aklını çalıştırmak olduğu, üzerinde tartışılamayacak kadar belirgin; dünyaya geldik, çünkü Yaratıcı aklımızı kullanmamızı istiyor.

Bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar berrak…

Tüm bunlar aklımızı işletelim diyeyse, “öte taraf”la akıl arasında, “ruhun yücelişi” ile akıl arasında bir irtibat olmalı.

Ne var ki, akıl ile “burası” arısında da bir irtibat olduğu açık, çünkü yukarıda sözünü ettiğim yüzden fazla ayete ilaveten öyle biri var ki, her şeyi tüm çıplaklığı ile ortaya koyuveriyor:

“Biz pisliği aklını kullanmayanın üzerine bırakırız!” (Yunus, 100)


xxx xxx xxx

Allahaşkınıza hadi şu ilk adımı atalım:

Ben neden yoksulum?

xxx xxx xxx



(Çalışma uzamasın diye bugün tek bir örnekten, “özelleştirmelerden” söz edeceğiz.)

İktisadi liberalizm ne diyor:

“İktisadi alandaki en uygun siyaset, asgari ölçekteki (minimal) devlettir.”

Şimdi Sümerbank’ın özelleştirilmesinde neden “elhamdülillah” çekildiğini anlayabiliyoruz; çünkü amacı biliyoruz artık: Minimal devlet!..

Asgari ölçüdeki devlet…

Özelleştirme adı altında, elindeki tüm kamu hazinelerini ona buna satarak küçülme, “asgari ölçeğe inme” yolunu seçen devlet…

Yine çalışma uzamasın diye, bu konuda tek bir örnek vereceğim: Telekom…

Kamunun en önemli hazinelerinden biri olan Türk Telekom, Lübnanlı bir aileye, üç yıllık kârı karşılığında satıldı!

Üç yıllık kârı karşılığında.

Bu üç yıldan sonra, bu muazzam kuruluşun kârının sadece %20’sini vergi olarak alabiliyoruz; inanılmaz ölçüdeki bu kârın % 80’i artık bu aileye gidiyor!

Her yıl, her yıl, her yıl…

Bunun gibi yüze yakın kuruluş, bizim hazinemizden çıkarılıp özel bazı kişilere bu şekilde peşkeş çekildi!

Hani geçenlerde bir ihalede 8 milyar dolar döndü ya; işte ayda 1.000 lira kazanan bir emekçinin bu parayı biriktirebilmesi için hiç yemeden içmeden, yani hiç para harcamadan 1 milyon yıl çalışması gerekiyor! (Dolar kurunun 1.5 lira olduğunu varsaydık.)

Bir milyon yıl…

İnsan ırkının yazılı tarihi 8.000, bilemedin 10.000 yılla sınırlı; biz burada 1.000.000 yıldan söz ediyoruz!..

Bu kadar acımasız bir düzen/sistem/her ne haltsa olabilir mi birader!

Ayıptır be!

Olabilir değil, bal gibi de olur; çünkü sen aklını kullanmıyorsun!


xxx xxx xxx

Allahaşkına şu soruyu sor artık kendine be dostum: Kâr eden bir kuruluş neden satılsın?!. (Soruna aynen benim gibi ünlem işareti de koy tabii.)

Çünkü AKP’nin de dahil olduğu bu düzen partilerinin iktisadi liberalizmi/serbest piyasa ekonomisi bunu dayatıyor; bu dayatmadan kurtulmak düzen partileri için mümkün değil!

Bugünden sonra o özelleştirilen kurumun/kuruluşun kârı, hazine yerine bu kişi veya kişilerin cebine gidecek! Gidecek, çünkü bu kişi veya kişiler kâr etmeyeceklerini bilseler neden bunca parayı verip de satın alsınlar! E, kâr edecekse neden satılsın be yoksul dostum!

Bakın bunların ağababası Ayn Rand ne diyor:

“Birey hakları, ‘refah devleti’ anlayışına dayandırılarak birtakım sözde yeni ‘haklar’ aracılığıyla tahrip edilmektedir; esasen ‘refah devleti’ de bir tür soyguncu çetesinden başka bir şey değildir.”

Bunlara göre, tüm halkının refahını hedef alan devlet soyguncu çetesi, çünkü belirli meziyetleri dolayısıyla serbest piyasa düzeni içinde onun bunun alınterini gaspeden bir avuç zümrenin servetini çalmaktan başka bir şey yapmıyor!

Telekom, üç yıllık kârı karşılığında bu nedenle özelleştirildi işte, çünkü devlet, refah devleti olmaktan çekindi! Konjonktür buna izin vermiyordu; yani globalleşen dünya, buna izin vermiyordu…

Peki, sen ne yaptın yoksul dostum?

Telekom’u özelleştirenleri daha da artan desteğinle yeniden seçtin!

Neden?

Çünkü aklını kullanmadın ve yoksulluk kaderini kendin yazdın!

Cinle, periyle, büyücü hoca ile, cinci hoca ile, muska ile, yatırları aracı kılmakla öyle çok zaman harcadın ki, kapitalizmin ne olduğunu anlamaya vaktin kalmadı!

Globalleşen dünyaya yani konjonktüre direnebilecek bir iktidar senin sorunlarını çözebilirdi ancak, ama sen bunun tam tersini, düzen partilerinden biri olan AKP’yi tekrar seçmeye karar verdin. (CHP’nin özelleştirmeler karşısında, göstermelik bazı çıkışlar dışında bu denli sessiz kalmasını anlamak ise olanaksız; bunun yorumu bile yapılamaz!)

Aklını kullanan bir yoksul, kapitalizmin kralını ugulayanlara bu denli garip bir destek verirse, olacağı ne ise o oldu işte!

Kış geldi, zaten aç olan çoluk çocuğun bu kez de soğukla mücadele etmek zorunda kalacak, çünkü sobanı yakacak kömürün veya doğalgazın vanasını biraz daha açacak paran yok!

“Serbest piyasa ekonomisinin kralını uygulayan bir partiye oy veriyorsun, senin aklından zorun mu var be yoksul dostum!” diye sitem etmek bile gelmiyor içimden, çünkü bırak aklından zorun olmasını, o aklı kullanmıyorsun bile… (Parasını ödeyemediği doğalgazı kesildiği için her gün “üşüyorum yuvrum” diye ağlayan o yaşlı kadını anlattığım çalışmamı hatırla dostum; o kadının o her gün ağlayışı karşısında dünya o gün durmalıydı aslında, dünya o gün durmalı ve insanlık son bulmalıydı.)

Mecliste görüşülmekte olan bütçenin sözü dahi edilmeyecek kadar küçük bir kısmı “sadaka” olarak sana ayrılmış, bundan dahi gocunmuyorsun; çünkü aklını kullanmıyorsun!

xxx xxx xxx

Yukarıda ne demiştik: Aynı nedenler aynı koşullarda aynı sonuçları verir.

Düzen partilerinden hesap sormadığın sürece (aynı nedenler), seçimlerde (aynı koşullar) kapitalist partiler kazanır (aynı sonuçlar)…

Sen de yoksul kalırsın!..

Hz.Musa nasıl yakınıyordu:

“Rabbim, dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” (Araf, 155)

Hz.Musa hangi özel nedenle yakınıyor olursa olsun; önemli olan, bu yakınmasındaki “beyinsizler” vurgulaması, “beyinsizlerin helâk edilebileceği”ni hatırlatması.

Bir yoksul kapitalist partileri destekler mi hiç ciğerim?!.

Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz? (Araf, 169)


xxx xxx xxx


Sevgili yoksul dostum,

Ya hiç evlenmeden, çoluk çocuk sahibi olmadan, hiçbir şey yiyip içmeden 1.000.000 yıl çalışıp para biriktirerek özelleştirme ihalelerine gireceksin; ya da düzen partilerine hadlerini bildirerek milli servetin adaletli dağılımını sağlayacaksın. (Sen biraz zorlasan, düzen partilerinin bile yapabileceği bür sürü şey var.)

Karar senindir!

Sen Allah’ın yeryüzündeki halifesisin; fıtratında, doğru kararı verecek yetenek mevcut…

Bu çalışmayı iç içe iki soruyla bitirelim hadi:

Bu çalışmamıza konu olan Surenin adı neydi:

Mümin…

Ne demek Mümin ve bu ayetin bu Surede ne işi var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder