12 Ağustos 2010 Perşembe

Ramazandır Ve Tam Sırasıdır

Bugün size “Allah’ın emirleri”nden bir demet sunacağım.

Allah’ın, Hz.Muhammed’e vahyettiği Kuran’da, belki üzerinde en çok durulan, en çok vurgulanan, en çok dikkat çekilen şey “eşitlik”tir; “rızıkta eşitlik” bu!

Kuran’ın genelinde görülen şey şudur: İnsanlar birbirlerini ezmeyecek, horlamayacak, sömürmeyecektir. Rızıklarda herkes eşittir. Rızık ve imkânlarda ayrıcalıklı bulunanlar -ki bu bir deneme vasıtasıdır-, bunları herkese dağıtacak, herkesin bu rızık ve imkânlardan yararlanmasına çalışacaktır; bu, hakim sınıfların uşağı kimi düzenbazların uydurduğu gibi bir “tavsiye” değil; uyulmaması halinde önemli müeyyideleri olan “mutlak bir emir”dir! (Nahl, 71)

Mal ve nimetler, yalnız zenginler arasında dönüp duran bir kudret aracı olmayacaktır. (Haşr, 7)

Sıkıntı içindeki fakir doyurulacaktır. (Hac, 28)

Yemek; yoksula, yetime ve esire seve seve yedirilecektir. (İnsan, 8)

Kazanılanların ve yerden bizim için çıkarılanların temiz ve güzel olanları hayır için ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak (infak); kendimizin göz yummadan alıcısı olmadığımız pis/bayağı şeyler kimseye verilmeyecektir. (Bakara, 267)

Ribadan (faizden ve makul olmayan aşırı zenginlikten) ve insanların mallarını haksız yere yemekten kaçınılacak; aksi taktirde -aynen Kuran’ın ifadesiyle- korkunç bir azapla karşı karşıya kalınacağı” bilinecektir. (Nisa, 161)

Geniş imkâna sahip olan bu imkândan harcayacak; rızkı kendisine ölçü ile verilmiş olan da, bu kısıtlı imkândan başkalarını da yararlandıracaktır. (Talak, 7)

Allah yolunda harcama yapmamıza (infak) hiçbir şeyin engel olmaması gerektiği, göklerin ve yerin nimetinin zaten Allah’a ait olduğu bilinecektir.(Hadid, 10)

Şimdi özel bir dikkat!

Kendisine ve bakmakla yükümlü olduklarını yeterli olanından fazlasına sahip olanlar, bu “fazla kısmı”, yani “ihtiyaçtan artanı” muhtaçlara, yoksullara, fakir fukaraya dağıtacaktır. (Bakara, 219)

Bir hatırlatma:

Bu son ayet söz konusu olduğunda Müslümanlar çok dikkatli olmalıdırlar. Çünkü, bu ayet, İblis’in en nefret ettiği ayetlerden biridir. “Çamur”dan mamul bir canlının bu denli “asalet” gösterecek olması, “kibri nedeniyle kovulan” bu yaratığı dehşete düşürmekte ve bu ayetin konuşulduğu ortama derhal sızarak insanları bunun bir “emir” değil, bir “tavsiye” olduğu konusunda ikna etmeye çalışmaktadır. “Bu bir emir değil, ahlâki bir öğüttür” sözünü duyduğunuz an derhal anlamalısınız ki İblis oradadır ve müdahale etmektedir!

Konuyla ilgili bir anı:

“Unutmayalım ki eşit olmayan gelişme, kapitalizmin içinde ta başından beri vardır. Gelir dağılımı tablolarındaki eşitsizlik de öyle. Bu tablolarda ortaya çıkan farkın birkaç puan büyümesi işin özünü değiştirmez. Eğer bu ahlâk dışı ise insanlık yüzlerce yıldır ahlâksız bir düzen içinde yaşıyor demektir. O zaman, kapitalist kârı hırsızlık olarak gören arkaik düşünceye geri dönmüş oluruz. … Yaşamak, geleceğini kurmak ve birey olarak mutlu olmak gibi bireyin kendi sorumluluğunda olan şeyleri ‘hak’ olarak adlandırıp bireysel sorumluluk konusu olmaktan çıkarmak ve bütün bunlardan toplumu sorumlu kılmak, kollektivizmin bütün kaba sabalığıyla hortlaması değilse nedir…”

Allah, Zariyat Suresi’nin 19. ayetinde “zenginlerin mallarında fakirlerin hakkı vardır” mealinde bir hatırlatma yaptığında bile İblis hemen devreye girer ve bu hanım yazara bunları yazdırır işte! (Bu mübarek ayda ismini vermediğim ve son zamanlarda din tacirleriyle yediği içtiği ayrı gitmeyen bu hanım yazar dileyip de cevap verirse, bu cevabı bu sütunda yayınlarım.)

İblis’in en çok nefret ettiği ayetlerden biri de, bilindiği gibi “Allah, rızıkta kiminizi kiminizden üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar!” mealindeki ayettir. (Nahl, 71)

Ayetin bitiş cümlesine dikkatinizi çekerim: “Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar!”

Konuyla ilgili bir anı:

“Bu durumda, insanlar arasındaki sosyo ekonomik farklılıklara ‘eşitleştirme saplantısı’ açısından değil, bir başka liberal değer olan ‘adalet’ açısından bakmak gerekir. … Belki adalet kurallarının adil uygulanmasına rağmen, kendi kusuru olmaksızın asgari insani yaşama sınırının altına düşenlere istisnai olarak toplum adına yardım edilmesini de gerektirir.”

Ne dedirtiyor İblis: “Eşitleştirme bir saplantıdır. Adalet liberal bir değerdir, bu kurallar adil biçimde uygulansa bile insanlar asgari yaşam seviyesinin altına düşebilirler; bunlar yardım yapılacaksa bu istisnai olarak yapılır.”

Kahrolası kurallara bakın: Kurallar adil bir biçimde işliyor, ama buna rağmen insanlar asgari yaşam seviyesinin altına iniyorlar; yani mahvoluyorlar, açlıktan kırılıyorlar, sefil ve rezil bir biçimde zillete uğruyorlar; aynen bugün ülkemizde olduğu gibi!.. Bir memur, günde bir serçenin karnını doyuramayacak kadar bile et götüremiyor evine!

Çünkü kurallar gerçekten adil bir biçimde işliyor!

Şu anda din tacirleriyle yediği içtiği ayrı gitmeyen bu beyefendi, cevap vermek isterse, buna da bu sütunlarda yer veririm; ancak aynı beyefendinin cevap yazmadan önce aşağıdaki paragrafı okumasını da tavsiye ederim.

Sizce, aşağıdaki tüyler ürpertici paragraf bir “tavsiye” mi, yoksa bir “emir” mi?

“Ey iman sahipleri! Allah’tan korkun! Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız, Allah’tan ve Resulünden bir harp ilanı duymuş olun!” (Bakara, 278-279)

“Allah’tan ve Resulünden bir Harp ilanı!”

Bakın, şu mübarek ayda ismini anmadığım yukarıdaki beyefendi neler yazıyor:

“Bu hususta İslamla liberalizm arasında ortaya çıkabilecek belki en ciddi gerilim faizin meşruluğu sorunuyla ilgilidir. Piyasa ekonomisinin, üretim faktörlerinden birinin karşılığı olan faizi esas itibariyle meşru bir kazanç olarak gördüğü malumdur.”

Harp ilanı ölçüsünde büyük bir suç mu, meşru bir kazanç mı?

Ne dersiniz?

Liberal dostlarımı ve Müslüman dostlarımı tenzih ederim.

Sıkıntım, İslam’ı sadece siyasi ve ekonomik bir rant kapısı olarak görenler ve vahşi liberalizmi bu sahtekârların hizmetine sunanlar… Bugün pis kokuların geldiği hangi kapıyı açsanız bu iki zalimi sarmaş dolaş görüyorsunuz! (Casiye, 19)

Sevgili dostlarım, kendinize şu soruyu sormalısınız:

İslam alimleri, Kuran konusunda yazıp çizenler, televizyonlarda salya sümük sahte gözyaşları dökenler ve diğerleri…

Neden kimse bu konulara girmez?

İşte yukarıda bazı ayetleri verdim; neden kimse bu ayetler konusunda yazıp çizmez?

İslamla kapitalizmin bir arada bulunmasının mümkün olamayacağını bilmiyor mu bu otoriteler(!); yoksa biliyorlar da bunları yazıp çizmeye yürekleri mi yetmiyor? (R.İhsan Eliaçık gibi kimi Allah adamları istisna.)

İkisi de günah değil mi?

Son soru:

Mal ve servetlerin bölüşülmesi konusundaki Bakara 219, Nahl 71, Haşr 7 ve benim naçiz tespitlerimle 400’e yakın diğer ayet… Bunlar bir tavsiye mi, yoksa bal gibi de bir “emir” mi?

Bakın size “İslam İlmihali” gibi ididali bir kitaptan bir paragraf:

“Allah, sonsuz hikmetler sahibi bir Hakîmdir. Her şeyi yerli yerince yapmıştır. Eğer herkes zengin olsaydı, bütün bu söylenen güzel işler nasıl biterdi? Aynı zamanda zenginlerin dünya işlerini kim görürdü? … Sonra zekât, sosyal hayatın huzur ve mutluluğuna, beraberliğine ve refahına sebebdir. Yoksulları ve acizleri kendi varlığından faydalandıran bir zengin, cemiyetin en değerli ve sevimli uzvu sayılır. Fakirlerin ve muhtaçların acılarını azalttığından onların övgülerini, sevgi ve dualarını kazanır. Mal varlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur.”

Ne diyor sözüm ona bu İslam ilmihali:

Zenginlerin dünya işlerini kim görürdü?

Bir zengin cemiyetin en değerli uzvu sayılır.

Mal varlığından hain ve hırslı gözlerin saldırısından güven içinde bulunur.

Allah izin verdiği sürece, bunların “mal varlıklarına hain ve hırslı gözlerle saldırmaya” devam edeceğim inşallah!

Çünkü hakim sınıfların televizonlarında ve gazetelerinde İslam konusunda yazıp çizenlerin ya buna yürekleri yetmiyor, ya kendi çıkarları tehlikeye giriyor, ya da bu hanımlar ve beyler hiç Kuran okumuyorlar!

Ayıptır, günahtır!

Tüm yaşamınız boyunca hiç olmazsa bir kez olsun anlatın şu “infak” meselisini birader!

Hiç olmazsa şu mübarek Ramazan’da yapın bunu!

Şu saygıdığer “Ebuzer” ismini ağzınıza bir kez olsun alın!

Tüm yaşamınız boyunca bir kez olsun, tüm mal, servet, nimet ve imkânlarda gezegendeki herkesin eşit derecede hakkı olduğunu anlatın.

Ramazandır ve tam sırasıdır.

Ama biliyorum ki bunu asla yapmayacaksınız!

Çünkü Kuran bunu da söylüyor:

Çünkü siz, bunlar size hatırlatıldığında kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz! (Necm, 61)

Dünyanızı kazanıyorsunuz, bu belli oluyor!

Ama ahretinizi kaybediyorsunuz!

Hakim sınıflardan duyduğunuz korku idrakinizi örtüyor.

Meydanı benim gibi amatörlere bırakarak dininize ihanet ediyorsunuz!

Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz! (Kasas, 60)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder