24 Temmuz 2010 Cumartesi

Referandum Meselesi Çözülmüştür

“Darbelerin Karanlığından Demokrasinin Aydınlığına”

“12 Eylül’de hayır oyu kullanmak, darbecilerin safında yer tutmaktır”

“Milletimiz 12 Eylül darbecilerine gereken cevabı sandıkta verecektir”

“Başbakan, otuz yıl önce öldürülen gençler için ağlayarak demokrasiye nasıl yürekten bağlı olduğunu ilan etmiştir”

Bunlar, reklam panolarını ve televizyon ekranlarıyla gazete manşetlerini süsleyen kimi sloganlar.

Bu da bir televizyon kanalından:

“Sayın seyirciler, şimdi, 12 Eylül mağduru Ülkücülerin ve solcuların referandumda neden evet oyu kullanacaklarını kendi ağızlarından dinleyeceksiniz.”

Ekranda, Türk halkının gözlerinin içine riya dolu bakışlar gönderen, davalarından dönen kimi eski Ülkücüler ve bir zamanların kutsal halk mücadelesini “cinnet yıllarım” diye anan kimi dönek eski solcular… Davadan dönen Ülkücüler (ki artık onlara “Ülkücü” demek Ülkücüler’e hakarettir) ve davadan dönen solcular (ki artık bunlara “solcu” demek solculara hakarettir)…

12 Eylül Anayasası ilk kez mi değiştiriliyor?

Hayır!

12 Eylül’de oylanacak olan değişiklik, 12 Eylül’e neden olan gerekçeleri ortadan mı kaldırıyor?

Hiç ilgisi yok!

12 Eylül’de oylanacak olan değişiklik, demokrasi adına herhangi bir yenilik getiriyor mu?

Hayır!

YÖK’ü kaldırıyor mu mesela, Cumhurbaşkanının yetkilerini azaltıyor mu mesela, İç Hizmet Kanunu’nu değiştiriyor mu mesela?

Hayır!

Tam tersini yapıyor!

YÖK ele geçirildiği için onu anmıyor bile, Cumhurbaşkanının yetkilerini azaltmak bir yana artırıyor bile, İç Hizmet Kanunu’nu söz konusu bile etmiyor!

12 Eylül’de Ülkücülerin ve Devrimcilerin kavgasına neden olan koşullara bir atıfta bulunuyor mu peki?

Mesela, Ülkücülerin hassas olduğu Türk Devleti’nin onuru hususunda veya Devrimcilerin hassas olduğu fakir fukara meselesi ve emperyalizm hususunda herhangi bir çözüm önerisi sunuyor mu?

Bırakın çözüm önerisini, bu konularla ilgilenmiyor bile!

Türk Devletini’nin haysiyetinin son yıllarda nasıl zulme uğradığı ortada: Askerlerimizin başına çuval geçirilmesi, Kuzey Irak’a sıcak takibin engellenmesi, Ermeni soykırımı yalanı puştluğunun Amerika tarafından tanınması, en yeni örnek olarak Mavi Marmara’da verdiğimiz şehitler; bizzat Devlet’i hedef alan PKK terörünün her gün katlettiği genç Türk çocukları…

Ülkücüler kahır içinde, yürekleri yanıyor; bunun için bir şey öneriyor mu değişiklik?

Hayır!

Fakir fukaranın hali ortada; millet açlık sınırında debelenip duruyor. Kamunun tüm malı mülkü emperyalistlere satıldı, peşkeş çekildi. Üç tarafı denizlerle kaplı memleketimizde bizim olan bir tane bile liman kalmadı, uzatın gitsin…

Solcular kahır içinde, yürekleri yanıyor; 12 Eylül’de halkoyuna sunulacak değişiklik bu mesele ile ilgili tek bir satır, tek bir satır içeriyor mu?

Ne ilgisi var; değişiklik mimarlarının böyle bir kaygıları bile yok!

Peki; bu fakir “referandum meselesi çözülmüştür” derken neyi kastediyor?

Türk halkı, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu denli aşağılanmamış, hiç bu denli alaya alınmamış, hiç bu denli ucuz biçimde kandırılmaya çalışılmamıştı.

Resmen tiyatro seyrediyoruz!

Yazarı kötü, yönetmeni kötü, oyuncuları kötü, dekor kötü, kostüm kötü; tümden yoz, tümden sefil, tümden illüzyon…

İki olasılık var:

Ya Türk halkı bu ucuz oyunu sahneden kovar atar, ya da alkışlar.

Her iki halde de mesele çözülmüştür.

Bu oyunu tezgâhlayanları sahneden indirirse, mesele çözülmüş demektir zaten.

İndirmez de alkışlarsa, zaten bu oyuna müstehak demektir; bu durumda yapılabilecek hiçbir şey olmayacağı için mesele yine çözülmüş demektir.

Bazen sözün bittiği bir yer olur, bazen yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığı dönemler ortaya çıkabilir; “kader” bazen öyle bir müdahalede bulunur ki, “özgür irade” basiret gösteremez duruma gelebilir; bunun mutlaka bizim şu anda anlayamayacağımız bir “hikmet”i vardır.

Türkiye bu aşamaya gelmiş bulunmaktadır.

Faşist 12 Eylül Anayasasını değiştirerek çok daha faşist bir hale getirmek “darbecilerle hesaplaşmak” olarak takdim edilir ve Türk halkı da bu zokayı yutar, bu denli ucuz bir biçimde aşağılanmayı içine sindirebilirse, bu takdirde şu an için yapılabilecek hiçbir şey yok demektir gerçekten.

Bu durumda referandum meselesi gerçekten çözülmüş demektir.

Bazen yapılabilecek en doğru şey, samimi bir tevekkül içinde Allah’a sığınmaktır.

Bu bağlamda, referandum meselesi gerçekten çözülmüştür.

Ne diyordu bizi yaratan Güç:

“Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde onun servet ve nimetle şımarmış elabaşlarına emirler yöneltiriz de onlar orada bozuk gidiş sergilerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur; biz de oranın altını üstüne getiririz.” (İsra, 16)

Türk halkını bu denli aşağılayabileceklerini düşünenler, Türk halkının bu denli basiretsiz olduğunu düşünerek onu böyle ucuz bir biçimde kandırabileceğini düşünenler hedeflerine ulaşmak için bu kadar ucuz bir tiyatro sergiler ve başarılı olurlarsa, orası sözün bittiği yerdir ve orada Allah’ın merhametine sığınmaktan başka çare kalmamıştır.

Referandum meselesi çözülmüştür.

Allah yardımcımız olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder