12 Haziran 2010 Cumartesi

Sokak Köpekleri ve İhanet

C. Eda Ülken Tören kimdir bilmiyorum, kendisine ulaşamadım, aşağıdaki alıntıyı ondan yapıyorum, hakkını helal etsin…

“Zehirlenen köpek için zor saatler başlamıştır artık. Başı döner, gözleri kararır, karnı ağrır, hem de ne ağrı… Ağzından salyalar akar. … Nefes almak çok zordur. … Vücudu kasılır bir an. Sonra derin bir nefes almaya çalışır, o da çok zor olmuştur artık. Yerinden kalkmaya çalışır, iki ayağına dayanmışken gene kasılır vücudu. Takati de kalmamıştır artık. Derin bir nefes almaya çalışır, olmaz, olamaz…”

Bu böyle devam edip gidiyor.

Saatlerce can çekişiyor hayvan, saatlerce kan kusuyor, kasılıyor, nefes alamıyor, ölemiyor bir türlü, ölemiyor…

Çünkü o Türkiye’nin sokak köpeği…

* * *

Geçen gün kadının biri hüngür hüngür ağlıyordu, içini çeke çeke, saçını başını yola yola.

Etrafında kameralar falan da yoktu, şov yapmıyordu yani; çaresizlik, nefret ve isyan duyguları içinde, yüzünü elleriyle kapamış, öylece ağlıyordu.

Belediye, iki bin köpeği ormana atmış; hayvanlar açlıktan birbirlerini parçalıyorlarmış.

Yemek yok, su yok; o denli uzak ki, dolayısıyla yardım edecek bir insan evladı da yok tabii.

Kadınlar aralarında anlaşmışlar, temin edebildikleri kadarıyla haftada bir-iki gün arabalarıyla ormana yiyecek ve su götürüyorlar.

Acı, ızdırap ve çile anlatılacak gibi değil.

Bunlar Türkiye’nin sokak köpekleri çünkü!..

* * *

Yorkshire Terrier Teacup, Pekingese, Golden Retriever, Fox Terrier, Beagle, Alman Kurdu, Rottweiller… Yüzlerce tür…

Hepsi inanılmaz sevimli, hepsi Allah’ın kutsal yaratıkları, hepsi insanın en iyi dostu…

Amenna, kabul…

Ama bunlar bize emanet değil, yetiştikleri bölgenin insanlarına emanet; yaratılış itibariyle bile bu iklime uygun değil hiçbiri; öyle olsa Tanrı onları burada yaratırdı.

Bizim sokak köpeklerimiz ise buralı.

Aç, susuz, ihanete uğramış…

Ya sokakta tekmeleniyor, ya barınaklarda müebbet hapis, ya da hiçbir yiyecek bulamayacakları ıssız ormanlarda açlığa ve susuzluğa mahkûm.

Neden?

Çünkü onlar Türkiye’nin köpekleri!..

* * *

Her yıl on bin aile “cins” köpek ediniyor. (Anlatılanlar doğruysa, bunların ¼’ü sonra sokağa atılıyor, ilk heves geçince, çünkü bakımları zor gerçekten.)

Herbiri 1.500 dolar, 2.000 dolar, 3.000 dolar… Bu böyle gidiyor.

Türkiye’de evcil hayvan pazarı 120 milyon dolar civarında.

Bunların bakımı için her yıl 70 milyon dolar harcanıyor.

İflah olmaz(!) bir hayvansever olarak bunların hiçbirine itirazım yok; yukarıda söyledim, “benim inancıma” göre, bunlar bize Allah’tan bir emanet.

İtirazım, Türkiye’nin mukaddes emanetleri perişan durumdayken, iklimimize dahi uymayan bu hayvanların ithal edilmesine.

Türkiye’nin emanetleri perişan, ama ithal emanetler el üstünde…

Serbest pazar ekonomisi çünkü; engellemiyorsunuz veya engelleyemiyorsunuz, arz ve talebi piyasa oluşturuyor, merhametsiz, ahlâksız, arsız piyasa…

Bizimkiler sokak köpeği, ithal edilenler “cins”…

Bu size neyi çağrıştırıyor?..

* * *

Bankacılık, telekomünikasyon, petrol türevleri sektörü, gıda sektörü, liman işletmeciliği; uzatın gitsin…

Hatta, bakkallık; bakkallık birader bakkallık!.. (Market, süper market, hiper market, bilmemne market; düpedüz bakkallık işte birader!)

Kimin elinde bu sektörler?

Türk halkının yarısı açlıkla boğuşup, önemli bir kısmı işsiz gezerken, cinnetler, intiharlar, ekonomik nedenlerle dağılan aileler birbirini izlerken; esnaf, köylü, üretici perişanken; bu ülkenin alınterini kim gaspediyor?

Türk olmayanlar. (“Irkçı” diye homurdanan dangalak mendebur, bugüne kadar yazdıklarımı oku!)

Sistem buna bina edilmiş çünkü.

Bu bir “sistem” meselesi; isteseniz de çözemiyorsunuz…

Besicilik mesela…

Dünyanın en verimli topraklarında, meralarında, ovalarında, otlaklarında yaşayan besicimiz perişanken, biz Güney Amerika’dan canlı hayan ithal ediyoruz; sonuç, zaten perişan olan Türk besicisinin daha da perişanlığı, çünkü rekabet gücü yok. (Çünkü “ahmakça”, “salakça”, “haince” birtakım önkabuller ve gizli birtakım bezirgânlıklar nedeniyle desteklenmiyor; “özelleştirmelere”, “Sümerbank’ın ismini tarihten siliyoruz elhamdülillah” ihanetlerine kurban ediliyor.)


* * *

Sistem, “Türk” olan her şeyden öylesine nefret ediyor ki, Türk’ün sokak köpeğine bile tahammülü yok.

Vicdan sahibi kadınlarımız da olmasa, Tanrı’nın yüzüne bakacak halimiz yok.

* * *


Kuran yetmedi, şimdi ellerinde Tevrat’la geziyorlar…

Sanıyorlar ki Allah her şeyden habersiz, hiçbir şeyi görmüyor, ihaneti anlayamıyor…

(Liberal sistemler arasında, kendi üreticisini desteklemeyen tek bir ülke bile yok; tek istisna biziz; tek ahmak ve tek hain de…)

* * *

Cins köpek ithalatına son verilerek bu sorun kökten çözülebilir aslında; köpek beslemek isteyen bizimkilerde de aynı mutluluğu bulabilir aslında.

Ama ithalata son verilmez.

Sistem bu çünkü…


* * *

“Yahu, biz nerdeyiz, sen neredesin birader!” diye sitem edenler yanılıyorlar sanırım.

Aslında aynı yerdeyiz.

Bunu fark edemiyoruz sadece.

Hepsi bu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder