22 Haziran 2010 Salı

Şehitler Ölmez Ama Bu Gidişle Vatan Bölünür

“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” sözü, sanırım Âli İmran 169 ve Bakara 154’ten esinlenerek oluşturulmuş bir slogan.

Bu iki ayet, mealen, “Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin; tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.” biçiminde.

Vatan savunmasında şehit düşen kahraman askerlerimizin “Allah yolunda öldürüldüğü” konusunda zerre kadar kuşkum yok; çünkü Vatan savunması en kutsal görevlerin başında geliyor.

Ne var ki, Vatan’ın bölünmeyeceği konusunda aynı şekilde inançlı olmak pek mümkün değil gibi görünüyor.

1984’ten bugüne yirmi altı yıl geçti; ve her şehidimizden sonra “kanları yerde kalmayacak” türünden salakça tekrarlamalardan gına geldi artık!

Vatan’ın bölünmesinden endişe ediyorsak bir şeyler yapmak zorundayız.

Bilinen sözleri tekrar etmek istemiyorum; bugün birkaç soru sormak istiyorum sadece…

“Amerika istihbarat vermedi mi?” tartışmaları aczimizi gözler önüne sermiyor mu; Vatan’ın güvenliğini bu katil sürüsüne mi emanet ettik yani?!. Bizim istihbarat yeteneğimiz neden kullanılamıyor?

Başbakan, “Hangi güçler adına taşeronluk yaptığı milletimiz tarafından bilinen terör örgütü yok edilinceye kadar mücadelemiz devam edecektir.” diyor; ne demek istiyor? Örneğin ben PKK’yı taşeron olarak kullanan gücün/güçlerin kimler olduğunu bilmiyorum. Başbakan neden açık konuşmuyor?

Cumhurbaşkanı, “Bu saldırıların halkımızın huzur ve güvenliğini bozacağını düşünenler büyük gaflet içindedirler.” diyor; ne demek istiyor? Benim huzur ve güvenliğim bozuldu mesela; Cumhurbaşkanı beni halktan saymıyor mu? Gerçekten onun huzuru kaçmadı mı? Halkımızın huzurunun ve güveninin bozulması için daha ne olması gerekiyor!..

Meclis Başkanı, “On bir şehidimizle ilgili Genelkurmaydan tatmin edici bir açıklama bekliyorum” diyor; ne demek istiyor? Bu ülkenin güvenliğinden öncelikli sorumlu olan kurum Genelkurmay mı, Hükümet mi; Meclis Başkanı böyle bir günde nasıl olur da bu kadar ucuz politik oyunlar içine girebilir?!.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Terörle mücadelenin gerektirdiği kararlılığın, sorumluluğun her seviyede ortaya konulması ve terörle mücadeleyi güçsüzleştirecek her türlü tutum, davranış, tahrik ve açıklamadan özenle kaçınılması, kardeşliğimizin pekiştirilmesi zorunludur.” diyor; ne demek istiyor? Bu tür yuvarlak lafları ben de söylerim; koca ana muhalefet partisi Genel Başkanının daha somut şeyler söylemesi gerekmez mi; bunca yıl aynı lafları dinleyip duruyoruz; daha ne kadar dinleyeceğiz?!.

Barış Ve Demokrasi Partisi Başkanı ve inanılacak gibi değil ama dün televizyona çıkan şu her boku bilen yandaş gazetecilerin tümü, bu terör meselesini “savaş” sözcüğü ile niteliyorlar; ne demek istiyorlar? “Savaş” iki devletin, iki düzenli ordunun çarpışması demek değil mi? Teröre “savaş” demek ihanet değilse nedir?!.

Doğru dürüst şeyler söyleyen tek kişi Devlet Bahçeli; açılım zırvası bitsin, OHAL ilan edilsin, Kuzey Irak’a yaptırım uygulansın, Kandil basılsın, İmralı’daki caninin terörü yönetmesi engellensin; Başbakan, Türkiye’nin geleceğini şahsi, siyasi ikbal ve çıkar hesaplarıyla ateşe atmanın bedelinin çok ağır olacağını unutmasın.” ve benzeri şeyler… Beğenirsiniz beğenmezsiniz; ama en azından bir şeyler söylüyor, somut birtakım tedbirlerden söz ediyor. Ne var ki, aynı Bahçeli, Ükücülerin şehit cenazelerine katılmasından başka bir şeye izin vermiyor!

Gazze’ye yardım yolunda ölenler için milyonlarca kişinin katıldığı protesto gösterileri yapıldı, yapılmalıydı tabii; peki, Vatan savunması adına her gün şehit verdiğimiz çocuklarımız için neden hiçbir şey yapılmıyor?!.

Müslümanlar nerede, Ülkücüler nerede, sosyal demokratlar nerede, komünistler nerede?!.

Şehitler ölmez, Kuran böyle söylüyor, amenna!

Ama Kuran bir başka şey daha söylüyor!

“Sakın hainlere yardakçı olma!” diyor, Nisa 105…

“Sakın hainlere yardakçı olma!”

Medyanın yarısından çoğu, şehitlerimiz daha toprağa emanet edilmeden, bu terör belasını “savaş” olarak niteliyor; ne demek istiyor?!.

Hainlere yardakçı olunduğunda Vatan’ın bal gibi de bölüneceğini bilmiyor mu bu hainler!..

Başbakan, hangi gücün PKK’yı taşeron olarak kullandığını acilen açıklamalıdır.

Vatan’ım elden gidiyor; kime saldırmak gerektiğini bilmek benim en doğal hakkım değil mi?!.

Kimdir PKK’yı taşeron olarak kullanan güç kardeşim?!.

Amerika mı, İsrail mi, Irak mı, Patagonya mı?!.

Türk halkının bunu bilmeye hakkı yok mu?!.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder