24 Mart 2010 Çarşamba

Olay adamsın anacım; Seviyorum seni!.. Kibariye

Romanları severim.

Kendilerine özgü insanlardır.

Dilenmezler, mutlaka çalışırlar, bir şeyler satarlar.

Bazen sizi kandırırlar, ama bunu göstere göstere, sizin rızanızı ala ala yaparlar; o kadar sempatiktirler ki, bu alışverişte siz gönüllü olarak kandırılırsınız, kandırılırken bile mutlu olursunuz.

Özellikle müzikte ve dansta çok yeteneklidirler.

Aynı zamanda bir çocuk kadar saf da olabilirler.

Bu da böyle bir şey işte; Tanrı herkese her yeteneği birden vermiyor.

Roman açılımında Başbakan’a söylenen, “Olay adamsın anacım; seviyorum seni!”, bu saflığın ve buram buram samimiyet kokan bir duygunun ifadesi.

Kısa, net, çarpıcı…

Ama en önemlisi çocukça bir saflığın tezahürü.

Ve başa gelen bunca şeyin de tabii.

Türkiye’nin perişan halinin samimi bir ifadesi.

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”


* * *


2003 – 1923 = 80

Tarihin en şanlı destanı olan İstiklâl Savaşı’ndan namusuyla-şerefiyle ama doğaldır ki beş parasız çıkan Türkiye 80 yıl boyunca çalışmış didinmiş, canını dişine takıp ortaya bir sürü eser koymuş:

Ülkeyi boydan boya demiryollarıyla döşemiş, fabrikalar kurmuş, telefon altyapısını oluşturmuş, petrokimya tesisleri vücuda getirmiş, elektrik dağıtım sistemleriyle tüm ülkeyi aydınlatmış, limanlar yapmış, demir çelik tesisleri dünya ile boy ölçüşür hale gelmiş, 30’lu yıllarda Hollanda’ya uçak bile satmış, okullar kurmuş, hastaneler açmış, ordusunu kurmuş, modernleştirmiş, Kıbrıs’a çıkarma yapmış, Güneydoğuda teröristlerle yıllarca savaşıp dünyanın parasını harcamış, köylüsünü-üreticisini desteklemiş; işinde gücünde, namusuyla geçinen bir orta sınıf oluşturmuş…

Barajlar yapmış, barajlar…

Tüm ülkeyi hastaneler ve sağlık ocaklarıyla donatmış.

Peki, tüm bunlardan sonra devreden borç ne kadar?

80 yıllık devreden borçtan söz ediyoruz; iç-dış hepsinden.

148 milyar dolar…

Peki, son 7 yılda bu borca eklenen tutar ne kadar?

Yani, tüm Cumhuriyet tarihinden 2003’e devreden borç tutarına son 7 yılda eklenen borçtan söz ediyoruz.

147 milyar dolar…

147…

Artış % 100…

Sadece 7 yılda yapılan borç, tüm Cumhuriyet tarihinden devreden borç kadar…

2009 sonunda borç toplamı 295 milyar dolar…

Bunu kim söylüyor; Sovyet Komünist Partisi resmi yayın organı Pravda mı?

Hayır.

Maliye Bakanlığı söylüyor.

Yazıyor da…

Ankara’da, Meclis’te milletvekillerine dağıtıyor…

Peki, dudak uçuklatan bu muazzam borç para ile ne yapılmış?

Yeni barajlar, yeni tesisler, yeni fabrikalar veya limanlar mı?

Kayıtlarda böyle bir şey yok.

Görünen bir şey de yok zaten.

Bir miktar yol yapılmış…

Hepsi bu!

Gerisi?

* * *

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”


* * *


Cumhuriyet’in alın teri göz nuru tüm iktisadi kuruluşları, kâr edeni zarar edeni, mal üreteni hizmet üreteni, hepsi son 7 yılda “babalar gibi” satıldı.

Elde avuçta hiçbir şey kalmadı.

Gelir ne kadar?

30 milyar dolar…

Bunu da koy üstüne…

Bu da gitti çünkü…

Elde ne kaldı peki?

Bülent Arınç suikastten kurtuldu, seri numaraları silinmiş(!) el bombaları taşıyan kamyon (TRT) yakalanıp zaten gitmekte olduğu yere polis eskortları eşliğinde sağ salim ulaştırıldı, üniversite hocaları gözaltına alındı, emekli paşalar ve gazeteciler mapus damlarında, Özal’ın devşirdiği liberaller(!) libofaşist haline geldi, “Ergenekon’un kasası” öldüğünde cenazesi parasızlıktan neredeyse ortada kalıyordu, yapılan muameleyi gururlarına yediremeyen subaylar intihar ettiğinde alay konusu oldu, Apo milli ordu istedi, Kuzey Irak’ta Kürt devleti kuruldu, Apo’nun emriyle Habur’dan gerilla kıyafetiyle ülkemize giren PKK’lılar “siz pişman olmuşsunuz, ama bunu henüz bilmiyorsunuz!” diye ikna edilerek salıverildi, sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyen ülkeyi dövüyorlar, kıçıkırık Bulgaristan bile sıraya girdi, dünya tarihinde ilk kez bir yüksek yargı Başkanı “kuşatıldık!” diye isyan etti, savcı Başsavcıyı makamında derdest etti, Büyükanıt sarayda ikna edildi, falan…

Teröristbaşını ülkeye getiren Komutan bile içeride…

* * *

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”

* * *

Türkiye her gün 120 milyon dolar faiz ödüyor.

Her gün…

Her gün bir baraj parası faiz olarak uluslararası parababalarına aktarılıyor; her gün, her gün, her Allahın günü…

Hakkını yemeyelim, Allah var:

Halk perişanlıktan cinnetin sınırlarında gezinirken, bu son 7 yılda dolar milyarderi sayımız 6’dan 26’ya çıktı…

Yazıyla, altıdan yirmiyediye… (Yirmi yedi mi? Forbes yirmi altı diyor, yirmi yedi de nereden çıktı?!.)

* * *

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..

* * *


Kriz bizi teğet geçti.

Krizin merkezinde (abd) büyüme eksi 2.7, dünya ortalaması eksi 1.1; Türkiye’de büyüme eksi 6.5…

Dünya rekoru!..

Rakam bu, rakam; libofaşist değil ki yalan söylesin!..

Resmi işsiz sayısı 3.5 milyon, kayıtdışılıktan kaynaklanan işsiz sayısı 3.5 milyon daha, etti 7 milyon; aile fertleriyle birlikte yaklaşık 25 milyon kişi aç, sefil, perişan, cinnetin eşiğinde…

“Babalar gibi satanlar”ın ülkesinde babalar evlerine ekmek götüremiyorlar; çünkü işsizler…

İşsiz bir adam; pimi çekilmiş el bombası…

İslam’ın büyük vicdanı, Allah’ın Elçisi’nin yakın dostu Ebuzer ne diyordu: “Aç sabahlayıp da kılıcına sarılmayan adama hayret ederim!”

Türkiye’deki işsiz sayısını kim açıklıyor?

Pravda mı?

Hayır.

Devlet Planlama Teşkilatı…

Söz uçar ciğerim; yazıyor mu, yazıyor mu?

Kitapçık bile dağıtıyor…

* * *

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”

* * *

İçlerinde en dürüstü Kibariye…

Sanatçı(!) arkadaşları gibi bilmediği konulara girmiyor, yalakalık yapmıyor, edebiyat paralamaya kalkmıyor, kimseyle alay etmiyor, intikam peşinde koşmuyor, aklının ermediği meselelerde ahkâm keserek gülünç duruma düşmüyor; en önemlisi, eli kalem tutan okumuş yazmış takımı gibi para veya makam mevki kaygısıyla yalan söylemiyor yalan, kalleşlik yapmıyor, ihanetin doruklarında orgazm olmuyor…

İçinden geldiği gibi konuşuyor sadece…

Bir cümlede, bir Türkiye gerçeğinin kitabını yazıyor.

* * *

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”

* * *


Saf Roman kızının bu sözünü yabana atmayın; yakın tarihin bir cümlelik kitabıdır bu!

“Olay adamsın anacım; seviyorum seni!..”

1 yorum:

  1. Saf roman kızı!!!!!
    Bari o olduğu gibi olsa diyoruz da, saflığı falan yok, düzenin safı işte ancak bu kadar saf olabiliyor,
    hesaplı hem de ne ince hesaplı
    Böyle başbakana böyle saf roman işte
    de
    gerçekten mi farketmiyorsunuz dönen dolapları?
    ilginç

    YanıtlaSil