7 Ekim 2010 Perşembe

Çığlık

Geceler boyu süren o yürek burkan çığlığı Siyahbeyaz atıyor sanıyordunuz, değil mi!

Konforunuzu bozacak endişesiyle annesinden koparıp o çalıların arasına atıp kurtulduğunuz o bir avuçluk Siyahbeyaz.

Daha doğrudürüst bir ismi bile yoktu; şimdilik, “Siyahbeyaz”dı sadece.

O “çığlık” ondan geliyor zannediyor, beş para etmez sözde vicdanınızı sürekli olarak didikleyip durduğu için kızıyordunuz ona.

Bir gün anlayacağınızı umarak size güvenmeyi seçmiştim ben de.

Yuh olsun bana!

Siz, gecekondusu yıkılırken, çolukçocuk ortada kalacağını bildiği için zabıtalara umutsuzca saldırırken aynen Siyahbeyaz gibi çırpınan o kadının ve çocuklarının çığlığının da onlardan çıktığını sanıyordunuz.

Oysa “herkes güzel bir evde yaşamayı hak ediyordu!” bu ükede; değil mi!

TOKİ’den arsayı kapan işadamınız bu palavraları sıkarken, öyle hayran hayran dinliyor, takdir ediyordunuz onu…

“Herkes”ti, değil mi!

Bugün uzatmayacağım!

O çığlığı atan ne Siyahbeyaz’dı, ne de gecekondusu yıkılan o kadının sokaklarda aç sabahlayan çocukları ve benzerleri!

O çığlığı “Kuran” atıyordu!

Levhi Mahfuz’dan geliyordu o çığlık!

Yuh olsun bana ki, kapitalist merhametsizlerden çoktan vazgeçmeme rağmen, namazlarınıza bakarak bu çığlığı duyacağınızı umut etmekten, size güvenmeye devam etmekten vazgeçmedim!

Gecekondusu yıkılan o anne ve çocukları şu anda nerede bilmiyorum, ama bir avuçluk o Siyahbeyaz, o kalleş kaldırımın kenarında, o kalleş araba tarafından parçalanmış biçimde, kan içinde yatıyor!

Size hep güvenmiştim!

Bir gün bu “çığlığı” duyacak; “emanet”e sahip çıkmak gerektiğini hatırlayacak, mal ve servetlerin Allah’ın kulları arasında adeletli dağıtılması gerektiğini kavrayacaktınız!

Oysa siz, servet arzusuyla kaskatı kesilmiş olan muktedirlerin ve Müslüman taklidi yapan cahiliye devri müşriklerinin yanında saf tutmayı seçtiniz!

Bugün size ne Kuran’dan ayet var, ne komünist hatırlatmalar!

Bugün size sadece “yuh olsun bana!” var!

Bugün size sadece nefret var!

Adalet ve eşitliğın sağlanması konusunda bunca yıl bir arpa boyu yol alamadığım için, elimden sünepe bir biçimde ağlamaktan başka bir şey gelmediği için kendime duyduğum nefret…

Yuh olsun bana!

İstanbul’a 13.000 kişilik cami yapıyorsunuz, ha!

Üç beş kuruş daha harcayıp, duvarlarını ve pencerelerini ses geçirmez yapın!

“Çığlık” hiç giremesin içeri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder