15 Şubat 2011 Salı

Kuran ve Sosyalizm çalışmalarıma cevap

“Kuran ve Sosyalizm” adlı iki çalışmam geniş kesimlerden bir hayli eleştiri aldı. Çeşitli internet siteleri bu çalışmaları yayınladı ve okurlar birbirinden çok değişik yorumlarla bu çalışmalara katkı sundular.

Yukarıda sözünü ettiğim eleştirilere yeni bir çalışma ile cevap vermek kaçınılmaz oldu; çünkü açıkça beli oluyor ki bu eleştirileri yapan dostlar birtakım konularda bu fakir ile aynı şeyleri düşünmüyor.

Öncelikle belirtilmesi gereken şey, çalışmalarda sözü edilen şeylerin “mutlak doğru” olarak dayatılmamasıdır. Kuran, her Müslümanın olduğu kadar benim de Kitabımdır ve bu Kitap’taki ayetleri içimden geldiği gibi yorumlamak benim de hakkımdır. Çok çeşitli kesimlerden yöneltilen eleştiriler, ilk iki çalışmada birtakım yönlerin eksik bırakıldığı gerçeğini gözler önüne sermektedir; bu çalışma ile o eksiklikler mümkün olduğu kadar giderilmeye çalışılacaktır.

(Arapça bilmeyen birinin Kuran’ı yorumlaması yadırganmamalıdır; bu eleştiriden hareket ettiğimizde, Grekçe bilmeyen birinin İncil hakkında, İbranice ve Aramice bilmeyen birinin de Tevrat hakkında konuşmaması gerekirdi. Çevirmenlerden ve mealcilerden Allah razı olsun.)

Konunun ayrıntılı biçimde ortaya kornulabilmesi açısından, bu çalışmadaki tarzın, eleştiri-cevap biçiminde düzenlenmesi uygun görülmüştür. Eleştirilerin bu yazıda cevaplanacak olanları birebir (aynen) verilmektedir.

Eleştiri: Hiçbir sosyalistin ahireti kabul ettiğini görmedim. Sosyalistler imtihan gibi bir olguyu kabul etmezler.

Cevap: Benim çalışmalarımı takip ederseniz görürsünüz dostum. Ben “imtihan”ı konu alan onlarca çalışma yaptığımı hatırlıyorum.

Eleştiri: Kapitalizmin de sosyalizmin de karşıtı İslamdır.

Cevap: Aslında, bu eleştiride “İslamdır” sözcüğü yerine “Kuran’dır” sözcüğü gelmeliydi, çünkü ben İslam’ı değil, Kuran’ı kaynak olarak alıyorum. “İslam Kuran’dan farklı bir şey mi?” diye sorulacak olursa, cevabım ne yazık ki “evet” olacaktır. Bugün uygulanan İslam Kuran’ın İslamı değildir; esasen tartışmalar da bundan kaynaklanmaktadır.

Eleştiriye net bir cevap olması açasından şunun da söylenmesi gerekir: Hiç kapitalizmin de, sosyalizmin de karşıtı İslam olur mu sevgili dostum?!. İlk ikisi sadece birer ekonomik sistem, İslam ise bunlarla birlikte bağrında sorulabilecek tüm soruları cevaplayan muhteşem bir dindir. Daha önce de belirttiğim gibi, bu çalışmalarda; botanikten felsefeye, jeolojiden hukuka, psikolojiden astronomiye kadar tüm bilimleri kapsayan bu muhteşem yaşantının sadece ekonomik yönü tartışılmaktadır. İslam’ın içinde sosyalizm vardır, ama sosyalizmin içinde İslam’ın sadece ekonomik boyutu yer alır.

Eleştiri: Mutlak eşitlik diye bir şey olamaz.

Cevap: İnsanın bulunduğu bir yerde “mutlak” hiçbir şey olamaz; dolayısıyla “mutlak eşitlik” gibi bir şey de kuşkusuz olamaz. “Eşitlik”ten kastedilen şey, rızık ve imkânlarda eşitliktir; kaldı ki, bu dar çerçevede dahi mutlak eşitlik söz konusu edilemez.

“Mutlak eşitlik diye bir şey olamaz” eleştirinizi Kuran’a yöneltebilir misiniz?

Ne diyor Fussulet 10:

“Yerin üstüne sarsılmaz dağlar yerleştirdi, orada sayısız nimetler verdi. Geçim vasıtalarını onları arayanlar arasında eşit şekilde paylaştırdı ve bütün bunları dört aşamada yarattı.”

Bu harikulâde ayet ortada dururken, “mutlak eşitlik yok” diye ortaya çıkılabilir mi; Yaratıcı bunu bilmiyor mu ki ayeti böyle düzenlemiş?

Nahl 71 ne diyor:

“Bakın, Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden zengin kıldı. Oysa zenginler mallarını ‘arada fark kalmaz, eşit hale geliriz’ diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar!”

Bu müthiş ayet ortada dururken, “mutlak eşitlik olamaz” diye ortaya çıkılabilir mi?!.

İlk iki çalışmada “mutlak eşitlik”ten söz ettiğimi gördünüz mü? Sosyalizmin “mutlak eşitlik”ten söz ettiğini kim söylemiş! Hastaya, çocuğa, engelliye, yaşlıya, acize, bilimciye ve benzerlerine doğaldır ki farklı davranılacaktır. Kuran’daki bu muazzam emri, “mutlak eşitlik yoktur” diyerek görmezden gelmek doğru mudur?!. Nasıl bitiyor Nahl 71: “Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar!”

Eleştiri: Peygambere sosyalizmi isnat etmek büyük günahtır.

Cevap: Bu, “sosyalizm”den ne anladığımızla ilgili bir husus olsa gerek. Marx’ın diyalektik materyalizminden hareket ettiğinizde karşınıza başka bir sosyalizm çıkar, Kuran ayetlerinden hareket ettiğinizde başka… Sosyalizmin Türkçe karşılığı “toplumculuk”tur, Osmanlıca karşılığı ise iştirâkiyye… Allah’ın o muazzez Elçisi toplumcu değil miydi yani?!. Haşr 7’yi tebliğ eden o eşsiz ruhun toplumcu olmadığını kim söyleyebilir, kaldı ki ona eşitlikçi dendiğinde günaha girmek! Olur mu böyle şey! (Haşr, 7: Allah’ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, Peygamberin akrabası, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resil size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah’tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.)

Eleştiri: Hz.İsa “İnsan sadece ekmekle yaşamaz” der.

Cevap: Buna ne şüphe!.. İnsan gayet tabii sadece ekmekle yaşamaz. (Bu sözün tamamı şöyledir: “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar.” İncil/Matta, 3/4)

Yeri gelmişken, Hz.İsa’dan ben de bir alıntı yapayım:

“İsa, ‘Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?’ dedi. ‘İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O’nun buyruklarını yerine getir.’ ‘Hangi buyruklar?’ diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin’ Genç adam, ‘Bunların hepsini yerine getirdim’ dedi. ‘Daha ne eksiğim var?’ İsa ona, ‘Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel beni izle’ dedi. Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.” (İncil, Matta, 19/19-22)

Ne diyor Hz.İsa:

Git malını sat, parasını yoksullara ver, onlarla eşitlen öyle gel!

Genç adam neden üzüntülü?

Çünkü malı mülkü çok, ama yoksullarla eşit hale gelmekten korktuğu için Peygamberle birlikte gidemiyor.

Sonuç olarak, eleştiriye bütün kalbimle katılıyorum; tabii ki sadece ekmekle yaşanmaz, maneviyat olmadıktan sonra aksırıncaya tıksırıncaya kadar yemek kime ne kazandırır ki! (Milyarlarca yıllık inanılmaz bir serüvende 60-70 yıllık, kısacak, bir anlık bir yaşama sahibiz ve kefenin de cebi yok üstelik!)

Eleştiri: Marx doğru tespitler yapmış olabilir, ama bu onun Müslüman olduğunu göstermez.

Cevap: Aynen katılıyorum. Adam Smith de Müslüman değildi, serbest pazar ekonomisinin yırtıklarını yamamaya çalışan Keynes de…

Eleştiri: Kuran bir bütündür ve bütün hayatı kapsar, onda sadece ekmek ile ilgili ayetler yoktur. Kuran’ı bir bütün olarak ele almak icap eder.

Cevap: Bu eleştiriyi haksız bulduğumu söyleyeceğim. Bu eleştiriye konu olan çalışmalarda ben Kuran’ın sadece ekonomi politikasını irdeliyorum; hiç kuşkusuz Kuran bir bütündür ve tüm hayatı kapsar. Böyle bir çalışmada “Saat yaklaştı, Ay yarıldı.” (Kamer, 1) ayetini anlatsaydım içerik açısından ilgisiz olmaz mıydı?

Eleştiri: Kuran bir nevi meşruiyet aracı olarak görünüyor.

Cevap: Aynen öyle, çünkü Kuran ayetlerini örnek olarak veriyorum ve bundan gurur duyuyorum; aksini söyleyen de Kuran’dan ayetler okumalı. Yukarıda size kuran’dan üç ayet okudum (Fussulet, 10; Nahl, 71; Haşr, 7); bana bunlar kadar net ayetler okuyabilirseniz ve Bakara 278-279’un benim anladığımdan farklı olduğunu kanıtlayabilirseniz söz veriyorum kapitalizmi kabul edeceğim. (Bu iki ayet ribayı -içinde faizi de barındıran haksız ve makul olmayan servet- bırakmayanların Allah’a ve Elçisine savaş açmış olacağını anlatıyor.)

Eleştiri: Tek yol var! İslam ve insan olmak…

Cevap: Buna kimin itirazı olabilir ki! Peki; “İslam ve insan olmak” için Kuran okumak ve o ne diyorsa onu yapmak gerekmez mi? Sizin de katkınızla, şu anda onu yapmaya çalışmıyor muyuz zaten…

Eleştiri: Sosyalist söylemde bence ahiret vurgusu da yapılmalı.

Cevap: Bu eleştiriye katılıyorum. Yakın zamanda “Kübra Bebek” ve daha onlarca çalışmamda bunu yaptım zaten. Ancak, benim çalışmalarım zaten Müslüman olanlar için olduğundan bu vurguya her zaman başvurmuyorum; okur dostların bu önkabulde olduğunu varsayıyorum. Yine de bu eleştiriden yararlanacağıma söz veriyorum.

Eleştiri: Özel mülkiyet yoksa yerine ne koyuyorsunuz?

Cevap: Bu sorunuzun cevabını bundan tam on yıl önce verdim dostum:

“Feodalizmi reddediyorum ve topraksız köylünün topraklandırılmasını talep ediyorum. Bunu yaparken kastettiğim şeyin bir reform değil, düpedüz bir devrim olması gerektiğini özellikle eklemekten de geri kalmıyorum. Toprak ağalarının topraklarının topraksız köylülere ‘bedelsiz’ dağıtılmasını ve toprakların köylüler adına tapuya bağlanmasını talep ediyorum. Bunu yaparken, zengin ya da orta halli köylülerin mallarına veya mülklerine zerre kadar da olsa dokunmayacağıma söz veriyorum.

Herkesin başını sokabileceği, insanca yaşayabileceği, tapusu kendine ait bir konutu olması gerektiğini haykırıyorum; ve bu konutun olduğu yere her türlü altyapıyı devlet eliyle ve bedava götüreceğime söz veriyorum.

Dış ticaretin, büyük sanayinin, banka ve sigorta sektörünün kamulaştırılması gerektiğini ileri sürüyorum; ama bunu yaparken, insanların ticaret yapmasını, kişisel girişimlerde bulunmasını, ortaklıklar kurmasını emgellemeyi düşünmüyorum.

Özel mülkiyeti kesinlikle reddetmiyorum; insanların mülkiyetlerinde bulunan namuslu servetlere kesinlikle karşı olmadığımın bilinmesini istiyorum.

Faizi, paranın para kazanmasını, borsayı, servetin bir tahakküm aracı haline gelişini şiddetle reddediyorum.” (Benzerleriyle Değiştirilenlerin Hikâyesi/Beyan Yayınları/ 2001)

Eleştiri: İslamla ilgili yaklaşımlarınızı neden malla sınırlandırıyorsunuz? Siz Kuran’ı okuduğunuzda orada sadece insanoğlunun bu dünyadaki tek sorunu olarak malı mı görüyorsunuz? Ar, namus, iffet, haya nerede? Söyler misiniz, bir insandan iffet, haya ve namusu çekip aldığınızda geriye ne kalır? Sizin okuduğunuz Kuran bunlar hakkında bir şey demiyor mu? Yoksa siz benim bilmediğim başka bir Kuran mı okuyorsunuz? Bu konularda sizi ciddi bir zaaf içinde görüyorum.

Cevap: İkimiz aynı Kuran’ı okuyoruz dostum! Tek farkımız, yangın çıkan bir evde çoluk çocuğu kurtarmak varken -sanırım- sizin eşyalar için kaygılanıyor oluşunuz! (Bir diğer ihtimal de, benim ekonomik meseleleri abartıyor oluşumdur.) Size aynen katılıyorum; bir insandan iffeti, arı ve hayayı söküp aldığınızda ortada kalan şey sadece gelişmiş bir hayvandan başka bir şey değildir. Bu konuda son sözüm, Özal zamanında, yani küçük amerika olmak için ülkemin gemi azıya aldığı o liberalleşme yıllarında Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı bir tespittir: Özelleştirmelerin ve kuralsız serbest piyasanın uygulanmaya başlamasıyla birlikte, Türkiye’deki vesikalı hayat kadını sayısı % 500 artmış! Neden dersiniz?..

Eleştiri: … Çünkü insanın insanı ezmemesi, sömürmemesi ve zulmetmemesi için insan vicdanını denetleyecek en güçlü motivasyon Kuran’dır. Marksist sosyalizmin en temel açması bu idi. O bir yandan proletarya diktatörlüğü adına insanlık tarihinde benzeri ancak faşizmde görülen bir vahşet ve vicdansızlıkla gerek parti içi mücadelede kendi evlatlarını yemiş, gerekse ateist karakteri ile yönettiği toplumların milli varlıklarını, bağımsızlıklarını, din, tarih ve kültür medeniyetlerini inkâr etmiş ve bu yolla da faşizmden daha fazla kan dökmüştür.

Cevap: İleri sürülenlere tam olarak katılmasam bile, söyleyeceğim şey onların başaramadığı olacaktır; aynen zamanımızdaki Müslümanların İslam’ı başaramadıkları gibi… Bana İslam’ın Kuran’da anlatılan biçimiyle yönetildiği tek bir devlet gösterebilir misiniz? Müslümanların İslamı becerememesinin günahı Kuran’a yüklenebilir mi?!. Bırakın diğer ülkeleri, kendi ülkemizde milyonlarca kişi açlık sınırının altında yaşıyor, milyonlarca kişi işsiz, milyonlarca kişi perişan… Kuran’ın vazettiği din bu mudur?!. Geçenlerde bir özelleştirme ihalesinde 8 milyar dolar sürüldü ortaya; bu parayla Türkiye’nin tüm sağlık sorunları bir anda çözülebilir; bu kalleşlik değilse nedir?!. Marksist sosyalizmin ateist karakterinden bana ne; ben size Kuran’ı anlatmaya çılışıyorum sevgili dostum… Benim önerdiğim sosyalizmin ateizmle ne ilgisi var; sosyalizm ille de ateist olacak diye bir kural mı var? (Kaba bir örnek ama olsun: Halkın büyük çoğunluğu ortodoks olan Moldova’da son genel seçimleri Komünist Parti kazandı, oy oranı % 50.5’ti; bu insanların tümü ateist miydi sizce? Egoma yenik düşme pahasına da olsa, abd haydudunun komşumuz Irak’ta son iki-üç yılda 1 milyondan fazla insan öldürdüğünü söylemeden geçemeyeceğim. Japonya’yı, Kamboçya’yı, Afganistan’ı ve diğerlerini saymıyorum bile!)

Eleştiri: Bence, yazıdaki tespitler muazzam. Fakat sosyalizm ve komünizmin Müslümanların zihninde nasıl yer ettiğini biliyoruz. Bu durumu göz önünde bulundurursak, konunun açıklanması ne kadar detaylı bir şekilde anlatılırsa anlatılsın, anlatılanların içinde bu kelimeler geçtiği takdirde Müslüman zihindeki o algı ortaya çıkıp olumsuz reaksiyona dönüşecektir ne yazık ki. Bu yazıdan yola çıkarak son sözüm şudur: Eşitlik; barış için, huzur için, Müslümanca yaşayabilmek için pek tabii zaruridir.

Cevap: Bu eleştirinin altına imzamı atıyor ve sevgili dostuma teşekkür ediyorum.

Eleştiri: Sosyoekonomik benzerlik dışında hiçbir beşeri yapılanma, uygulama ya da siyasi rejim Kuran’la eş tutulamaz.

Cevap: Aynen katılıyorum… Bırakın hiçbir beşeri yapılanmayı, hiçbir şey Kuran’la eş tutulamaz. Ne var ki, Kuran’ın insanları ekonomik olarak eşitleştirmeci bir sistem emrettiği de akıldan uzak tutulamaz.

Sonuç:

Kuran, rızık ve nimetlerde eşitliği emretmektedir.

(Bu “emir”lere “tavsiye” diyenler yani bu çalışmada konu etmediğim kişiler bunu ya iyiniyetlerinden yapıyorlar, ya da kapitalizme takla attırma peşindeler. Allah izin verirse bir gün onlara da bir cevap yazarız inşallah.)

Yukarıda eleştirilerini verdiğim ve benim gibi düşünmeyen tüm dostlarımı bu konuda (eşitlik) bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.

“Sosyalizm” sözcüğünün bu dostlarımı ittiğinin farkındayım; ama ne yaparsınız ki, daha önce de vurguladığım gibi eşyaya (şeylere) bir isim vermek zorundayız.

Sosyalizm, Kuran’a rağmen bir sistem olmak zorunda değil.

Bu mesele, Kuran’ı nasıl uygulayacağınızla ilgili bir mesele. Geçenlerde bir İslam ülkesinde zina yaptığı iddia edilen iki kişi taşlanarak öldürüldü; Kuran’da recm cezası var mı?!. 13 Şubat 2010’da, yerel televizyonların birinde, bir adam Mehdi olduğunu ve arkasında namaz kıldırmak üzere Hz.İsa’yı beklediğini anlatarak sponsor arıyordu.

Hadi dostlarım; açların, yoksulların feryatlarının arşı inlettiği bugünlerde Kuran’ı bir kez daha okuyalım…

Yoksulların bu çığlıklarını orada göreceksiniz, eminim…

Hadi bu çalışmayı Kasas 5 ile bitirelim:

“Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara nimet ve bağış sunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.”

1 yorum:

  1. Efendim sadece şuna değinmekle yetineceğim...her ideolojik kavramın arkasında belli değerler birtakım olaylar kısaca bir tarih yatar..yani kavramlar toplumda geçerli olan şartlar üzerine inşa edilir...bu yüzdenbunlar yalnızca ekonomik sistemlerdir denilip geçilemez...kapitalizmin ahlakını tartışan eleştiren birçok sosyalist düşünür yok mu?zamanında kendi aralarında bile bir şekilde iletişim kuran avrupalı kapitalist ve sosyalist grupların afrikaya Asya'ya tereddütsüz ortak zalimane bir tavır alabilmelerinin nedeni neydi?son olarak din kelimesi doğrudan hem lügat hem terim anlamıyla doğrudan varlık ve insan arasındaki ilişkiyle ilgilidir.din arapça daki anlamlarından biri gidilen yoldur yine aynı şekilde Tolstoy Din nedir eserinde religion kelimesinin latince anlamının bağlanma, bağlanmak olduğunu söyler...bu sebeble din söz konusu olduğunda onun hakkında bir şey söylemediği bir alan tasavvur edilemez bir şekilde o konuda bir hükmü bulunur...sorun da kendi toplumumuzun tarihi siyasi kültürel ekonomik şartlarını tespit edip kendi dilimizle anlatmak yerine avrupalıların kendi toplumları için yaptıkları analizleri ilahi bir vahiy gibi tartışılmaz eksiksiz her yerde ve her zaman geçerli hakikatler olarak kabul etmek

    YanıtlaSil