5 Ocak 2011 Çarşamba

Izdırap Çekiyorsunuz, Biliyorum!

Gazetelerde yazılar yayınladığınızda, röportajlar yaptığınızda, televizyonlarda programlara çıktığınızda, çağrılı olduğunuz yerlerde suya sabuna dokunmayan beş para etmez konuşmalar yaptığınızda…

Izdarap çekiyorsunuz, biliyorum!

İslam’ın sadece ritüellerinden söz ettiğinizde, cinlerden perilerden dem vurduğunuzda, kurbanın nasıl kesileceği veya gusül aptesinin nasıl alınacağı konusunda dakikalarca, saatlerce, günlerce konuşmak zorunda kaldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Hocam gece tırnak kesilir mi, cinlerden karı edinilir mi, cin adet gördüğünde onunla cinsel ilişki kurulur mu, abdest almadan Kuran’a dokunulur mu, adetli kadın dövülür mü, büyüden kurtulmak için ne yapmak lazım, kertenkele öldürmenin hükmü nedir, kadınların gün yapmasında sakınca var mı, evde köpek beslemek caiz midir, Mehdi geldi mi, Hz.İsa indi mi, kıyamet alametleri nelerdir... Tüm bunları cevaplamak için günlerinizi heba ettiğinizde, yaşamınızı bu türden sorularla geçirmek zorunda kaldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Kuran meali hazırladığınızda, özellikle tefsir etmek zorunda kaldığınızda, okuyucularınızdan gelmesi muhtemel bazı “tehlikeli” sorulardan kaçmak için özellikle bu konularda soru sorulmasını önlemede büyük gayretler sarf etmek zorunda kaldığınızda, hatta hakim sınıflar için tehlikeli bulduğunuz hadisleri dahi ayıklayarak yayınlamak veya anlatmak için didinip durduğunuzda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Hakim sınıflarla takışmamak için binbir dereden su getirmek zorunda kaldığınızda, basın yayın organlarının sahibi parababalarını kırmamak için önemli meselelerden özellikle nasıl kaçınılacağını kafanızda kurup durduğunuzda, hükümetlerle kötü olmamak için siyasi meselelere özellikle girmediğinizde, her devrin adamı olup dünyalığınızı sağlama almak için kılı kırk yardığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Mal mülk sahiplerini galeyana getirmemek için zekatı verilmiş sınırsız servetlerin caiz olduğu hususunda fetvalar verdiğinizde, özellikle AKP hükümeti ile kapışmamak adına kapitalizmi ve serbest piyasa ekonomisini ağzınıza almamak için kan ter içinde kaldığınızda, fakir fukaraya makarna dağıtılırken özellikle yeni yeni palazlanmaya başlayan tesettürlü hanımların parmaklarındaki milyarlık yüzükleri ve boyunlarında sergiledikleri servet değerindeki takıları görmezden gelmek için neredeyse gözlerinize kezzap dökmek zorunda kaldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Son sekiz yılda aniden zenginleşen Müslüman işadamlarını kırmamak ve dolayısıyla gözden düşmemek için delicesine çırpındıkça, Müslüman işadamlarının çete kurarak Darülaceze’yi dolandırmalarını görmemek için gazetelerdeki haberleri okumaktan özenle kaçındığınızda, belediyelerdeki rüşvet ahlâksızlığı meselesinde “eskiden de yapılıyordu, şimdi sıra bizde” zihniyetiyle ilgili sorulardan kaçınmak için kan ter içinde kaldığınızda, ihalelerin tümünün AKP’ye yakın Müslümanlara peşkeş çekildiğini görmemek için ekonomik konulardan cüzzamlı gibi kaçtığınızda; tüm kamu hazinesi yani sizin anlayacağınız dille Beytülmal özelleştirme adı altında gavurlara satıldığında içiniz cız etmesine rağmen bu konuda tek kelime etmemek için dilinizi ısırdığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Allah’ın, Kuran’ın, İslam’ın temel meselesinin açları doyurmak, yoksulları kurtarmak, her devirdeki köleliği ortadan kaldırmak, insanları ekonomik olarak eşitlemek, adaleti sağlamak, her canlıya ama özellikle yoksul kesime merhamet göstermek, insaflı olmak, malın mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmek, bu nedenle esas sahibi Yaratıcı olan bu mal ve nimetleri hakça bölüşmek olduğunu kitlelerden saklamak için neredeyse Cehennemde yanmayı dahi göze aldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Doktor, doçent, profesör, hocaefendi, hazret, şeyh, şıh veya size nasıl hitap ediliyorsa o olmanıza rağmen, İslam’ın temel meselelerini saklamak için beş para etmez kitaplar yazmak zorunda kaldığınızda; beyaz ipliğin siyah iplikten nasıl ayrılacağı meselesini anlatmak için sayfalar dolusu ayrıntılarla uğraşmak zorunda kaldığınızda, “konjonktür”e ters düşmemek adına bal gibi de bildiğiniz gerçekleri saklamak için sözü uzattıkça uzattığınızda ve temel meseleye girecek zamanı özellikle harcayarak yeni hakim sınıflar tarafından dışlanma tehlikesini bertaraf etmek zorunda bırakıldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

amerika’yla kapışıp yeşil banknotlardan mahrum olmamak adına Irak’ta iki milyon Müslüman’ın şerefsizce katledilmesine kafanızı çevirip ağacın üstündeki olmayan kuşları seyrediyor gibi yaptığınızda, en ufak fırsatta abd’ye yelken açan Başbakanla ve AKP ile kapışmamak adına Cuma çıkışlarındaki o kutsal mı kutsal amerikan karşıtlığı gösterilere cesaret edemediğinizde, yine AKP ile kapışmamak adına agari ücrete günde yarım simit kadar zam yapılmasına hiç mi hiç itiraz edemediğinizde, hâlâ toprak altında oldukları için ailelerine teslim edilemeyen ve mezarlarına defedilemeyen iki maden işçisini unutmuş gibi yapmak zorunda kaldığınızda…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Size acıyorum hemşerim, size gerçekten acıyorum.

Çünkü…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Bugünün “yarını” da var!

Sadece “burası” değil, “orası” da var!

Bunu düşünmeden edemiyorsunuz, uykularınız kaçıyor, deliler gibi korkuyorsunuz…

Izdırap çekiyorsunuz, biliyorum!

Yoksa çok mu safım; gerçekten hiç ızdırap çekmiyor, gerçekten “öte taraf” için hiç mi endişelenmiyorsunuz…

Bakın, bunu bilmiyorum işte!

Bunu gerçekten bilmiyorum!..



Not: “Entelektüel”, “cüzam”, “kolektif” ve benzeri kelimeleri yazmayı bir türlü sevemediğim gibi “ıstırap” yazmayı da sevemedim; kimse kusura bakmasın. Bu arada, küçük bir anket yaptım; sekiz kişiden sekizi de benim gibi “ızdırap” yazdı; düzeltin şunu artık Allahaşkınıza…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder