5 Eylül 2009 Cumartesi

Zavallı

Tarih Eylül 2009…
Bakkal kılığına giren ekonomi profesörü “Sakız al, ekonomi kurtulsun!” diye fetva veriyor…
Bir başkası, “Simit al!” diyor; diğeri de “Oyuncak al!”…
Al, ver, ekonomiye can ver!..
“Ahlâksız herifler sizi!” diye başlayan bir cümle kurup devamını getirmek ve bu vicdansızları ahlâki açıdan mahkûm etmek ne kadar kolay!
Ama iş bu kadar basit değil!
Bu adamlar vicdansız falan değiller aslında!..
Halkla dalga falan da geçmiyorlar.
Sadece acınası derecede haklılar…
Haklılar!..
Hem mantık olarak haklılar, hem iktisat bilimi açısından haklılar!
İktisadi liberalizmin uygulandığı ülkelerde ekonomik durgunluk bu acınası çaresizlerin sembolize ettiği biçimde aşılır gerçekten… (“Mantık” özel bir husus; toplumların mantığını/nasıl düşüneceğini, “geçerli mantık” açısından neyin kabul edilebilir olup olmadığını hakim sınıflar belirler. Orhan Pamuk bu “mantık” çerçevesinde “Türkler bir milyon Ermeni’yi kesti!” demiştir ve “mantığı belirleyenler” kendisine Nobel ödülüyle birlikte bir emekçinin tüm yaşamı boyunca kazanamayacağı kadar ciddi bir para ödemişlerdir.)
Bu reklamları yapanlar haklılar…
Acınası ölçüde haklılar…
Çünkü halk tüketmezse, elindekini avucundakini bunlara vermezse sistem yürümüyor!..
Ne kadar bağırıp çağırsanız da, isyan etmekte ne kadar haklı olsanız da gerçek bu!
Halk tüketecek ki sistem yürüsün!..
“Sisteminizin Allah bin türlü belasını versin!..”
Bu da çok kolay bir çözüm önerisi oldu, çünkü Allah bunların sisteminin belasını vermez! (Vermesine verir de, bu, bu çalışmanın dışında bir şey; bunu bugüne kadar çok irdeledik; yine de merak edenler Kuran’ı açıp Yunus Suresi’nin 100. ayetini okuyabilirler.)
Bu sistemin belasını verecek olan halktır!..
Peki halk bu sistemi neden alaşağı etmiyor; hatta bırakın alaşağı etmeyi, neden böyle bir şeyi aklının ucuna bile getirmiyor?
Getiremez!..
Can çekişmekte olan bir adam, yatırıldığı hastane odasının dekorasyonundaki bazı olumsuzluklar nedeniyle estetik birtakım kaygılar taşıma lüksüne sahip değildir!..
Darwin’i seversiniz sevmezsiniz, bu ayrı konu; ama güçlü değilseniz -aslında güçlü olduğunuzun farkında değilseniz veya bu farkındalık için hiçbir gayret içinde de değilseniz ve bu nedenle gücünüzü kullanamıyorsanız- kaybedersiniz, türünüzü devam ettiremezsiniz. (Aslında sırf bu düzenek bile umutlanmak için yeteri kadar veri sunmaktadır; türünü devam ettiremeyenler yok oldukça besin zincirinin tepesindekiler de yok olmaya mahkûmdurlar, çünkü o türle besleniyorlardır; hani Marx’ın bir zamanlar söylediği şu “kapitalizm kendi mezarını kazıyor!” meselesi. Ama ne yaparsınız ki, “evrim” yavaş seyreden bir mekanizma; Arz neden bir anda değil de 6 günde yaratıldı sizce?.. Hayır, bu, “can çekişmekteyken estetik kaygılar taşıyan bir adamın hezeyanları” değil; her şeye rağmen, belki çok uzaklarda bile olsa, “umut” olduğunu göstermek için bir çırpınış sadece; tabii zaman buna yetecekse…)
Bakın, bunlarınkinden milyonlarca kez daha “mantıklı”(!) bir öneri ne kadar komik kaçacak (bakın; “komik”ten sonra parantez içinde ünlem işareti koymadım, çünkü gerçekten komik kaçacak).

Çalışanına, emekline, emekçine %30 zam yap; ekonomi kurtulsun!..

İktisat bilimi açısından komik değildir bu öneri, Keynes de benzer şeyler söyler ve dönem dönem uygulanır bu öneri... Komik olan; ezilen, mahvedilen, zihninin/cüzdanının/aile bütçesinin/geleceğinin ırzına geçilen bu halk dahil, hatta birtakım sendikalar(!) dahil, hiçbir kesimin bunu hayal dahi edememesidir!
Bu, hayal dahi edilemeyecek kadar sıradışı/mantık dışı bir öneridir; bu nedenle komiktir!
Mantık dışıdır, hayal dahi edilemez; çünkü belki ekonomik durgunluk aşılır, ama sonuçta “hakim sınıflar” -çok mu komünist ağzı oldu?- ekonomik durgunluk aşılmasına, piyasa işlerlik kazanmasına rağmen perişan olurlar!..
Süreç, kendini toparlayacak yeterli zamanı bulamayacağı, piyasa “döngü”yü yeterli sürede kuramayacağı için şirketlerin çoğu batar!..
Enflasyon yükselir, hükümet ilk seçimlerde iktidardan düşer!..
Prim ve vergi taplayamayacağı için sosyal güvenlik sistemi ve kamu maliyesi çöker.
Açmaza bakın!
Ekonomi kurtuluyor, ama ekonominin baş aktörleri kaybediyor!..
İşte bu nedenle komiktir bu öneri…
Belki “trajikomik” daha doğrudur, ama sonuçta komik, komiktir işte!
Neden “gemini sat, bu parayla simit al!”, “İsviçre’deki paranı getir, oyuncak al!” veya “borsadaki hisselerini sat, sakız al!” değil de, sadece “sakız al/oyuncak al/simit al!”?..
Çünkü sistem böyle işliyor; fakir fukara, garip gureba (bir zamanlar müslümanlar(!) bu “garip gureba” söylemini ne sık kullanırlardı değil mi?) elindekini avucundakini bunlara verecek ki sistem yürüsün, soygun devam etsin, vicdan saklandığı mağaradaki marazi uykusuna devam etsin!.. (“Soygun” nitelemesini -özde öyle düşünmeme rağmen- bu kez kapitalist kâr için kullanmıyorum; çünkü şirketlerin çoğunun, dolayısıyla bu düzen içinde namusuyla para kazanmaya çalışan çoğu işverenin en az bizim kadar zor durumda olduğunu biliyorum. Bunların çoğu 2008’de ve 2009’un ilk iki çeyreğinde zarar beyan ettiler, durumları gerçekten hiç de iç açıcı değil. “Soygun” doğal olarak bir avuç kişi tarafından yapılıyor; çünkü pasta o kadar büyük değil, herkese birden yetmiyor. Son birkaç yılda kim zenginleşti, etrafınıza şöyle bir bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Ne garip; emekçisi de can çekişiyor, kapitalisti de… Ne yazık, ne kadar yazık… Şu üç günlük ömürde herkes stres içinde birbirini nefretle süzüp duruyor… İntiharlar, bunalımlar, depresyon, aile içi kavgalar, umutsuzluk, kin, nefret, gözyaşı… Ve bu işten anlayanlar, büyüklerimiz, “efendilerimiz” bize sakız çiğnememiz gerektiğini söylüyorlar… Heyhat!..)
Başlıktaki “zavallı” nitelemesi kimin içindi?
Hayır, tabiiki bu reklamları yapanlar için değildi, hatta enayi yerine konan biz tüketeciler için de değildi…
Tüm insanlık içindi…
İnsanoğlu için…
Zavallı insanlık…
Kök hücreden yapay organ üretme aşamasına gelen bu teknolojik zirvede bile en basit sorunlarından birini çözemedi.
Paylaşmayı öğrenemedi…
Bu gidişle öğrenecek gibi de görünmüyor…
Ve bitirirken kararlı mı kararlı bir itiraz:
Siz kimsiniz ki benimle “sen” diye konuşuyorsunuz terbiyesizler!..
Neden “sakız alın!” değil de “sakız al!”?!.
Hadi, “gemini sat, simit al!”, adamı hasta etme, seni kırtosbağası seni!..
“Sen”miş!..
En çok gücüme giden de bu işte!..
Senin karşında babanın uşağı mı var edepsiz!?.
Sen kimsin ki bana “sen” diye hitap edebiliyorsun?!.
İşte Marx da özde benzer şeyleri kastetmişti, “Kapitalizm kendi mezarını kazıyor!” derken; can çekişmekte olan bu fakiri bile estetik birtakım kaygılar duymaya itebiliyorlar böyle!..
“Sen”miş!..
Asıl sen, sensin be!..
Kendine gel, adamı hasta etme liberal!..

2 yorum:

  1. Tükenmeye çok az kala, varlığınız güç veriyor.
    Ellerinizden, yüreğinizden öpüyorum.
    İyi ki varsınız!
    Z.B.

    YanıtlaSil
  2. Babacım, ben yarın alış verişe çıkmam gerektiğini anladım yazından, bir süre daha bu sistemle yaşamak zorundayız ne de olsa değil mi :) Bizim yeşil elma hesabı :)Şaka bir yana, kızma sakın! Bizim jenerasyon tüm meydanları alış-veriş merkezi yaptı ne acı! Senin de hep dediğin gibi, her ulus hak ettiği şekilde yönetiliyor ve belki de pislik çoktan üstümüze döküldü bile?! Seni seviyorum...

    YanıtlaSil