25 Mayıs 2009 Pazartesi

Serbest Pazar Ekonomisinin Sefaleti, Aczi ve Kalleşliği

Halkımızın gözü aydın!..

Türkiye Odalar Ve Borsalar Birliği (TOBB) önderliğinde Türkiye’nin önde gelen sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu “Üreten Türkiye Platformu”, “Kriz varsa çare de var” seferberliği başlatmış!

“Eve kapanma, pazara çık!”

Bize böyle sesleniyorlar, krizin çaresi meğer buymuş: Eve kapanma pazara çık!..

Bu ahlâksızlıktır!

Katıksız ahlâksızlık!..

Evet bu, ahlâksızlıktır, katıksız ahlâksızlık; ama sorun, “ahlâka” nereden baktığınız meselesidir tabii; deniz dibindeki lüks yalılarınızın penceresinden mi, yoksa Sultanbeyli gecekondularının kırık dökük penceresinden mi!.. Yoksa… yoksa… kapitalizmin size sunduğu sahte ışıltıdan gözleriniz körleşmiş biçimde, her nasılsa başına geçtiğiniz sözde halkçı bir kuruluşun o klimayla serinletilmiş büyük odalardaki deri koltuklarından mı?!. (Bu, kitle örgütlerinin yöneticilerineydi, tabii.)

Örneğin iki erkeğin ilişkisi zamanımızda kimi toplumlarda ahlâksızlık olarak görülmektedir; ama bu durum, özellikle Sodom halkı açısından hiç de ahlâksız bir davranış değildi. Allah belalarını verdiğinde dahi sorunun ne olduğunu anlayamamışlardı, onları çaresizce uyarmakta olan Hz.Lut ile dalga geçmekle meşguldüler.

Bizimkiler de Türk halkı ile dalga geçmekle meşguller ve sayıları hiç de Sodom halkından aşağı değil:

TOOB
Hak-İş
Türk-İş
TESK
TİSK
Kamu-Sen
TİM
TÜSİAD
MÜSİAD

Ve Hürriyet Gazetesi’nin yazdığına göre, bunlara “tam destek sözü” veren… (Hürriyet, 23 Mayıs 2009)

Recep Tayyip Erdoğan
Deniz Baykal
Devlet Bahçeli

Hadi diğerlerini anlamak mümkün, ya Hak-İş’i, Kamu-Sen’i, Müsiad’ı ve Deniz Baykal’ı nasıl anlayacağız?!.

Diğerleri Hz.Adam Smith’e biat etmiş kimseler, onları anlamak mümkün; ama perişan durumdaki kamu işçilerini sözde savunmak için kurulan Kamu Sen’i, Müslüman kimliklerini ön plana çıkarmakta hiçbir fırsatı kaçırmayan Hak-İş’le Müsiad’ı ve en kahredici olanı, yani sosyal demokrat olduğunu iddia eden Deniz Baykal’ı nasıl anlayacağız?!.

Bu, ahlâksızlıktır derken amacım kimseye hakaret etmek falan değil. Değil, çünkü bunlar, sonradan liberalizmi keşfeden ve bu nedenle daha da arsızlaşmakta hiçbir beis görmeyen eski bir yoldaşım’ın şu iki paragrafına canı gönülden katıldıklarını her fırsatta beyan etmişlerdir. (İki paragrafı noktasına, virgülüne dahi dokunmadan veriyorum.)

“Unutmayalım ki eşit olmayan gelişme, kapitalizmin içinde taa başından beri vardır. Gelir dağılımı tablolarındaki eşitsizlik de öyle. Bu tablolarda ortaya çıkan farkın birkaç puan büyümesi işin özünü değiştirmez. Eğer bu ahlak dışı ise insanlık yüzlerce yıldır ahlaksız bir düzen içinde yaşıyor demektir. O zaman, kapitalist kârı hırsızlık olarak gören arkaik düşünceye geri dönmüş oluruz.

“Eğer bunu yapmayacaksak kabul etmek zorundayız ki, ekonomik süreçlere ekonomi dışı zorbalıklarla müdahale edilmedikçe bu süreçlerin sonunda ortaya çıkan tabloları ‘ahlaklı’ ya da ‘ahlaksız’ olarak nitelendirmek, bu sonuçların ‘suçlularından’ ya da ‘kurbanlarından’ sözetmek ekonominin mantığıyla çelişir. Ve ekonominin içine ahlakı zorla tepiştirmeye kalktınız mı da, ortaya çıkan şey zora dayandığı için açıkça ahlak dışı olan komuta ekonomisidir.”

Gördünüz mü?!.

Hadi bu çakma liberali bir kenara bırakalım da işi ustasından dinleyelim; bakın üstad ne diyor:

“… Klasik iktisat, tekelci olmayan bir serbest pazarın hem etkin, hem de uzun vadede herkesin çıkarına en iyi hizmet eden bir süreç olduğunu öngörüyordu. Kişilerin sınırsız bir mübadele özgürlüğü içinde kendi çıkarlarını geliştirmek üzere hareket ettikleri piyasa mekanizması, kendi çıkarını azamileştirmek isteyen bireyleri kastetmemiş olmasına rağmen, gizli bir el yardımıyla kamu yararının da gerçekleşmesini sağlar. Böyle bir ortamda herkesin çıkarları arasında bir uyum ortaya çıkar. Bu sürece dışarıdan yapılacak herhangi bir müdahale, sistemin tabiatında var olan özgürlük ve eşitliği ortadan kaldırır. Klasik iktisat basit, uyumlu ve yararlı bir tabii düzen (piyasa düzeni) öngörüyordu; bu düzen için ayrıca ahlâki bir gerekçe gösterilmesine, bunun aklî olarak haklılaştırılmaya çalışılmasına gerek yoktu.” (1)

Gördünüz mü?

Hz.Adam Smith insana bunları söylettiriyor işte; ve Türk halkıyla alay etmekten kaçınmayan yukarıda saydığım kişi ve kuruluşlara ek olarak Hak-İş, Kamu-Sen, Müsiad ve sosyal demokrat Deniz Baykal, işsizlikte tüm Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığı bu günlerde açlıktan nefesi kokan vatandaşlarına “Eve kapanma, artık pazara çık ve para harca, tüket, tüketime katıl!” diye seslenmekte hiçbir mahsur görmüyor!..

Bu ahlâksızlıktır!..

Bu, ciddi ölçülerde ahlâksızlıktır!..

Ahlâksızlığın bu kadarına Hz.Adam Smith bile rıza gösteremez çünkü ne de olsa kendisi bir peygamberdir; aldığı vahiylerin en önemli unsuru da bildiğiniz gibi “gizli el”dir, “ekonominin derinliklerinde gezinip duran ve herkesin çıkarına hizmet etmekle birlikte kapitalist kârı -ne halt demekse- maksimize etmek için didinip duran şu gizli el”!..

Şu anda saat 13.10 ve bulunduğum yerde öğle ezanı okunuyor; ve bu zalimlerin zulmünden tüm kalbimle Allah’a sığınmaktan başka çare göremiyorum ve iyi ki varsın Yarabbim demekten kendimi alamıyorum; iyi ki varsın ve tüm kalbimle iman ediyorum ki, o şaşmaz adaletin bir gün o veya bu biçimde mutlaka tecelli edecektir.

İçimi bu kadar derin derin çektiğime bakmayın; aslında bu zulme bir son vermenin Allah’ın müdahalesi dışında bir yolu daha var; ama bu fakir kırk yıldır sizi buna ikna edemedi; komünist işte ne olacak, deyip geçtiniz!..

Bu ahlâksızlıktır.

Diğerlerini bilmem, ama Müsiad ve Hak-iş için özellikle belirtiyorum; bu günahtır sevgili dostlarım, bu günahtır!..

Günahtır çünkü Nisa 75’e, aykırıdır, Nahl 71’e aykırıdır, Bakara 219’a aykırıdır, fakir fukara için vahyedilmiş 400 küsur ayete aykırıdır; ve bu durumda benim size hatırlatacağım tek ayet kalır ki o da Kafirun 6’dır!.. (2)

Kapitalist zihniyetin gözü öylesine dönmüş ve kazanç hırsı zaten dönmüş olan bu gözü öylesine kör etmiştir ki, hiçbir zaman peygamber seviyesine yükselemeyen ama hatırı sayılır bir mezhep kurucusu olarak kabul edilen John Maynard Keynes’i dahi görememektedir.

Su katılmamış bir kapitalist olan ama sanırım içinde bir parça vicdan taşıdığı için daha sağlıklı düşünebilen Hz.Keynes kabaca ve kısaca ne diyordu:

Devlet bütçesi, harcama yapabileceklerin herhangi bir nedenle bu harcamayı yapamamaları nedeniyle tıkanan piyasanın işlerlik kazanması için devreye sokulmalıdır. Üretim yüksek ama yukarıda zikredilen nedenlerle talep düşükse, devlet hemen devreye girmeli; ya vergileri düşürmeli, ya da kendi harcamalarını yapay bir şekilde artırmalı; böylece piyasaya sunulan taze para veya talebi yükseltecek düşük vergilerle piyasaya canlılık kazandırılmalı.

Katıldığım bir televizyon programında hemen sağımda oturan ve hırçınlığıma biraz da bozularak bana kibarca hitap eden o zamanki Müsiad’ın Başkanı Ali Bayramoğlu, fakir fukara için de bir sürü projeleri olduğunu ve Allah izin verirse hepsini devreye sokacaklarını söylemişti on yıl kadar önce. Şimdi AKP Milletvekili olan sayın Bayramoğlu’nun vicdanının sızladığından zerre kadar kuşku duymuyorum, ama siyaset yapmak böyle bir şey olsa gerek. Acı duyduğunda kederle yutkunacaksın ve gözlerini başka bir yere çevirip hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın!

Sevgili Ali Bayramoğlu bu fakire kızıp dişlerini gıcırdatacağına, sakin bir köşeye çekilip, Rize’nin o Allah vergisi yeşillikleri içinde, uzun zamandır eline almaya fırsat bulamadığını sandığım Kuran’ı bir kez daha titizlikle hatim etmeli ve yokluk içinde çırpınıp duran bu halk için bir şeyler yapmalıdır; bu hem bir Müslüman olarak, hem de bu milletin bir vekili olarak onun görevidir!..

Deniz Baykal’a tavsiyem ise Sosyalist Enternasyonal zabıtlarını bir kez daha okumasıdır! Sosyal demokrasiye doğru döşenen o rafine yolda bu zabıtlara ne kadar ihtiyacı olduğu açıkça görülmektedir.

Bir sosyal demokrat bu iğrenç yönlendirmeye nasıl destek sözü verir sayın Baykal, sizin aklınızdan zorunuz mu var?!. On bir milyon işsizin bulunduğu ve ortalama gelir düzeyinin 500-600 lira civarında olan bir ülkede, açlıktan kırılan halka nasıl olur da eve kapanacağına pazara çık da para harca diyebilirsiniz; bu nasıl sosyal demokratlıktır!..

Bakın ne diyorlar: Türk ekonomisinin, büyük ölçüde iç pazarın canlılığına bağlı olduğunu belirten Rifat Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti: “Pek çok sektörde fiyatlar aşağıya doğru gitti. Kriz, alım için bir dizi yeni fırsat ortaya çıkardı. Bu fırsatları dikkatle analiz etmeliyiz. Şimdi bilinçli tüketim zamanındayız. Fiyatlar düşükken ihtiyaçlarımızı karşılayalım.”

Ne demek istiyorsunuz sayın Hisarcıklıoğlu?

“Kriz, alım için bir dizi yeni fırsat ortaya çıkarttı.” Ne demek? Hangi fırsattan söz ediyorsunuz? Hem, pek çok sektörde fiyatlar nasıl oldu da aşağıya doğru gitti? Eskiden, yani fiyatlar aşağıya doğru gitmeden önce bu sektörler bizi kazıklıyorlar mıydı; bunu mu demek istiyorsunuz?!.

Bakın, liberal ekonomi, serbest Pazar ekonomisi nasıl acz içinde, bakın ne diyorlar:

“Sen işini kaybedince ben satış kaybediyorum.

“Bankaların da destek vereceği kampanya”da herkesin aynı geminin içinde olduğunu belirten Rifat Hisarcıklıoğlu, şunları dile getirdi. ‘Hiçbirimiz ayrı yerde değiliz. Sen işini kaybettiğinde ben satışımı kaybediyorum. Ben satışımı kaybettiğimde sen işini kaybediyorsun. Hepimiz birbirimize aynı zincirin halkaları gibi bağlıyız. Tüketiciye harcama kolaylığı getirecek çalışmalar devam ediyor.’” (Allah hepimizi bu çalışmalardan korusun inşallah! Y.Y. Ama bir önerimi de belirtmeden geçemeyeceğim. Örneğin bir Hac turu düzenlenebilir; adres, İskoçya’nın Fife eyaletinin Kirkcaldy şehri olabilir mesela. Çünkü peygamberiniz o müstesna şehirde dünyaya gelmiştir. Bu Hac turunda ciddi ölçüde kâr edeceğinizi garanti ederim; çünkü baksanıza, özellikle son zamanlarda, Hz.Adam Smith’e biat edenler ne kadar çoğaladı.)

Hayrola sayın Hisarcıklıoğlu; bugüne kadar zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar sadece bizlerdik sanıyordum; ne o, yoksa artık siz de bize mi katıldınız, siz de mi konünist oldunuz yoksa; ne oluyor öyle zincir mincir?!.

Hadi size son derece ahlâklı bir teklif: Hadi hepimiz tüm paramızı harcayalım, var mısınız? Ben 670 liralık emekli maaşımın hepsini harcayayım, siz de milyon dolarlarla ifade edilen tüm servetinizi harcayın; var mısınız?!.

Şakası bile ne kadar korkunç değil mi?!.

Son sözüm, samimi bir müslüman olduğuna hâlâ inanmak istediğim Ali Bayramoğlu’na; çünkü kendisi şu anda iktidar partisinin milletvekili…

Sevgili Bayramoğlu, Hazır Kuran’ı açmışken, Ahzab 72’yi (3) özellikle bir kez daha okumanızı rica edeceğim sizden; köşeye bir yere koyduğu üç kuruşluk cenaze parasına veya zor günlerde ele güne muhtaç olmamak için koluna taktığı üç-beş bileziğine göz dikilen bu halk tüm bu düzenbazlıkları hak ediyor mu sizce?!. Siz iktidardaki bir partinin milletvikilisiniz ve bu halk bir dahaki iktidara kadar size emanet edildi.

Evine kapanma, pazara çık!..

Vay canına sevgili dostlarım, vay canına!..

Müteahhitler tarafından sigorta edilmediği için, kanser olduğunda hiçbir hastaneye kabul edilmeyen yağlı boyacı rahmetli babam kadar fakir 30 milyon kişi, 11 milyon işsiz, 10 milyon civarında asgari ücretli, 20 milyon civarında dar gelirli…

Ve bir avuç mutlu azınlık (evet, komünist ağzı; bir itirazınız mı var?!.), kıt kanaat geçinen, hatta artık kıt kanaat bile geçinemeyen ama bunu kimseye belli etmemek için kan kustuklarında kızılcık şurubu içtik diyen koskoca bir kitlenin elde avuçta kalan son kuruşuna göz dikmiş!..

Bu ahlâksızlıktır.

Katıksız ahlâksızlık…

Bu, peygamber Hz.Adam Smith’in öğretisinin ahlâksızlığıdır!..

Bu, su katılmamış bir ahlâksızlıktır!..

Son olarak ve kaçınılmaz olarak tüm dostlarıma bir çift sözüm olacak:

İğne bize, çuvaldız başkalarına sevgili dostlarım; size söyleyeceğim son söz de Yunus 100 olacak.

Yunus 100 sevgili dostlarım, veciz mi veciz o Yunus 100!..(4)

Yoksa bu ızdırap hiç bitmeyecek!..


(1) Mustafa Erdoğan/Liberal Toplum-Liberal Siyaset/Siyasal Kitabevi
(2) Benim dinim bana, senin dinin sana.
(3) Biz emaneti göklere, yere, dağlara sunduk da onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.
4) Biz pisliği aklını kulllanmayanların üzerine bırakırız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder