4 Aralık 2009 Cuma

Riya

Komünist?
Başımın üstünde yeri var; onun o paylaşımcı tefekkürüne aşığım.
Müslüman?
Elhamdülillah; onun o merhamet dolu yüreğine aşığım.
Milliyetçi?
Eyvallah; onun o vatan sevgisiyle çarpan kalbine aşığım.
Ateist?
Hoşgeldi, safa geldi; onun o mertliğini severim.
Gayrimüslim?
Amenna; hepimiz aynı Allah’a tapmıyor muyuz!
Diğer milletler?
Ne önemi var; aynı Adem’in torunları değil miyiz!
Liberal?
Olabilir; Adam Smith’in o “görünmez eli”ne rıza göstermeyi her ne kadar beceremesem de, liberalin o entelektüalizmini kim inkâr edebilir!
Hayvanlar?
Canlarım benim; böceğinden kedisine kadar hepsine sırılsıklam aşığım.
Tabiat?
Anavatan; dönüp dolaşıp kendimizi onun bağrına teslim etmeyecek miyiz!
Peki, İblis?
Müdahale alanım dışında; Tanrı onu mühletlendirmiş, elimden bir şey gelmez, kibrinin sonuçlarına katlansın bakalım. Ama o tevhit gösterisini, o sarsılmaz mertliğini, o yıkılmaz kararlılığını takdir etmemek de imkânsız tabii! Karmaşık bir konu (bir başka çalışmada irdeleriz).

* * *

Bu durumda soru kendini dayatıyor:
Genelde Arz’ın, özelde Türkiye’nin içinde bulunduğu bu yürekler acısı durumun sorumlusu olarak kimi göreceğiz de mücadele edeceğiz?
Suçlu kim?
Elimizden gelen ancak bu kadar; yazı yazarak mücadele…
De…
Kime karşı mücadele?
Lanetlenmesi gereken kim?
Kim bu pisliklerin sorumlusu?
Ateistinden komünistine kadar, milliyetçisinden müslümanına kadar, gayrimüsliminden liberaline kadar, en küçük canlısından tabiatına kadar her şeye eyvallah, da, sadece insan olmanın tüm benliğimize yüklediği o “yanlış olanla mücadele görevi”miz esnasında kime karşı taraf olacağız…
Bunca çaba, bunca emek, bunca risk, bunca stres…
Kime karşı?
Kim bu tüm melanetin sorumlusu?
“Esas mücadele”de taraf kim?
Esas mücadelede kim bu düşman?

* * *

Hırsız, uğursuz, soyguncu?
Tabii ki hayır; münferit olaylar ve apaçık, belirgin biçimde ortada; özel bir mücadeleyi gerektirmiyor. Yakalar hapse atarsın, orada ıslah olursa olur, olmazsa kendi bilir!
Özel bir çabayı gerektirmiyor!
Yalancı, sahtekâr, düzenbaz?
Tabii ki hayır; nefret edilesi bir karekter yozlaşması, ama çok açık, çok belirgin, safdışı etmek çok kolay!
Özel bir çabayı gerektirmiyor…
Sapık, ruh hastası, psikopat?
Tabii ki hayır; her üçü de ruhsal bozukluk sergileyen tipler aslında. Çok belirgin, çok açık, tamamen ortada. Götürürsün ruh hekimine o düzeltebildiği kadar düzeltir, düzeltemezse katlanmak zorundasın; adam hasta!
Özel bir çabayı gerektirmiyor…

* * *

Peki; özel çabayı gerektiren “pislik” kim?
“Esas mücadele” hangi pisliğe karşı verilmeli?
Belirgin olmayan, gizlenmeyi becerebilen, açığa çıkartılması ve mahkûm edilmesi zor olan bu “pislik” kim?
Kime karşı mücadele etmek gerek?
Yalancıdan, hırsızdan, uğursuzdan, psikopattan, soyguncudan, sahtekârdan, düzenbazdan, hatta İblis’den daha tehlikeli olan kim?
Kimden nefret etmeliyiz?
Kimden nefret etmeliyiz ki onunla mücadele ederek insanlık görevimizi ifa etmiş olabilelim?
Kim bu alçak?
“Esas mücadele” hangi alçağa karşı verilmeli ki deysin?
Kim bu alçak?!.

* * *

1) Gördün mü o dini yalan sayanı?
2) İşte odur yetimi itip kakan
3) Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
4) Vay haline o namaz kılanların ki,
5) Namazlarından gaflet içindedir onlar.
6) Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.
7) Ve onlar, yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.

(Maun Suresi’nin tamamı. Surelerin İniş Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim Meali/Türkçe Çeviri/Yaşar Nuri Öztürk/Yeni Boyut, 1997)

* * *

İşte böyle!..
Riyaya sapandır onlar!
Gösteriş yaparlar!
Yaratıcı, bu tip için başlıbaşına, müstakil bir Sure indirmiş ve bu riyakâr tipi sonsuza dek mahkûm etmiş!..
Kuran’ı incelediğinizde açıkça görüyorsunuz ki, Yaratıcı’nın affetmeyeceğini bariz biçimde belirttiği tek günah şirk koşmak, yani Yaratıcı’ya ortak koşmak.
Zamanımızda putlar falan kalmadı artık, kimse taşa, beze, oduna, Ay’a veya yıldızlara tapmıyor; peki, o halde şirk ortadan kalktı mı yani?
Hayır!
Allah’ın Elçisi’nin, “Beni en çok endişelendiren şey, ümmetimin riya batağına saplanmasıdır; çünkü riya gizli şirktir!” mealinde uyarısı, uyarıları var.
Riya gizli şirktir ve uzun ve karmaşık bir konu olduğu için bağımsız bir çalışmanın konusu olmalıdır. Bizim burada üzerinde durmamız gereken şey, riyanın hem Yaratıcı, hem de O’nun Elçisi tarafından lanetlenmiş olmasıdır.
Riya lanetlenecek bir alçaklıktır!
Ve riya yapan alçağın tekidir tabii…
Böylece, yukarıdaki soru da cevabını bulmuş olur: Esas mücadele kime karşı verilmelidir, tüm bu melanetin sorumlusu kimdir, Arz’ı ve ülkemizi yaşanılamaz ölçüde sefilleştiren alçak kimdir ve benzeri sorular böylece cevabını bulmuş olur!
Riyakâr; olduğu gibi görünmeyen ve göründüğü gibi olmayan, nefret edilesi bir tiptir ve Yaratıcı’nın da uyardığı gibi, bu tip, iyiliğe engel olur.
Apaçık ortada olmaz hiç!
Herkes tarafından fark edilmesi neredeyse imkânsızdır.
Kendisini iyi saklar.
Alçağın biri olduğunun anlaşılması zordur.
Yeteneklidir; bu nedenle kolay kandırır, kolay ikna eder.
Hırsız, uğursuz, sahtekâr, sapık, düzenbaz ve benzerleri bunun yanında sütten çıkmış ak kaşık gibi kalır; çünkü onlar alabildiğine ortada oldukları halde, bu, alabildiğine gizlenmektedir.
Demokrasiden, özgürlükten, refahtan-bolluktan, insan haklarından, kardeşlikten söz edip durur; ama “tipi dahi” bu hasletlerle uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını ortaya koymaktan kendini alamaz. (Çirkindir, gerçekten çirkin. İçinin çürümüşlüğü/yozlaşmışlığı yüzüne vuruştur.)
Ama bu “tipi” herkes kolay kolay “okuyamaz”…
İşte bu nedenle çok tehlikelidir, işte bu nedenle “esas mücadele” buna karşı verilmelidir, işte bu nedenle nefret edilmesi gereken karekter -belki de- sadece budur aslında!..
Dikkatle bakarsanız, bu tipi siyasette, üniversitelerde, meslek odalarında, kitapçılarda, sivil toplum örgütlerinde ve benzeri yerlerde görebilirsiniz.
Ama en çok medyada rastlarsınız buna…
Köşesinde ve ekranında hain hain sırıtırken yakalayabilirsiniz onu.
Bu, riyakârdır.
Haklının değil, güçlünün yanındadır her zaman.
Çok yeteneklidir aslında; iyi giyinir, iyi konuşur, iyi yazar.
Ne var ki, olduğu gibi görünmemekte, göründüğü gibi olmamaktadır.
Riya yapmaktadır.
İyiliğe engel olmaktadır…
Nefret edilesi bir tiptir bu.
Nefret edilesi bir tip…
Bir sürü adı vardır bunun; dünyanın birçok yerinde birçok isimle anılır.
Bizim halk “liboş” der buna.
O, liboştur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder