9 Ekim 2009 Cuma

Yani, şey demek istiyorum yani... hani bilmem anlatabildim mi yani?



Uluslararası Para Fonu toplantılarına katılanlara 20 ton kırmızı etin yanısıra birbirinden lezzetli onlarca çeşit yemek, tatlı ve içecek ikram edilmiş; heyet mensupları özellikle imambayıldıya hayran kalmışlar…

Binlerce katılımcıdan söz ediyoruz, öyle üç-beş kişiden değil; Türkiye’nin tanıtımına bakın!..

Emeği geçenleri tebrik etmezsiniz de ne yaparsınız!..


***


İçeride ziyafet sürerken, dışarıda kızlı erkekli vatan hainleri toplanmışlar, ellerinde pankartlar, bu toplantıları protesto ediyorlar.

Çoğu da üniversite öğrencisi olacak, cahiller sürüsü…

Polis üzerlerine saldırıp ağızlarını burunlarını kırınca da başlıyorlar bankaların, küresel sermayenin yerli ortaklarının şirketlerinin camlarını kırmaya… Milli servet heba oluyor.

O anda orada bulunan veya oradan geçmekte olan turistleri de ne kadar korkutuyorlar. “Ay bunlar ne kadar barbar şeyler böyle!” diyor, turistin biri.

O vatan haini gençler, Türkiye’nin tanıtımına nasıl darbe vurduklarının farkında değiller.

***


Dışarıdaki halk öfkeli…

“Başbakan onlara yer gösterdi, gidip orada yapsınlar gösterilerini!” diye hiddetleniyor biri.

Bir diğeri, giyim kuşamından, mimik ve davranışlarından anlaşıldığı kadarıyla, bundan sekiz yıl önce her Cuma çıkışında bu tip protestolarla yeri göğü inletenlerden biri olduğu hemen belli olan bir başkası, “En iyi protesto yeri sandıktır!” diyor, bilge bir edayla. “Bu gençlere ne oldu böyle; bu ne ahlâki zaaftır böyle!..”

Mini etekli, makyajlı, modern görünümlü güzel kız, “Ay çok korktuk vallahi!” diye sitem ediyor; “Bunlar Türkiye’nin tanıtımına ne kadar zarar verdiklerinin farkında değiller mi Allahaşkınıza?!.”


***

O esnada orada olanlardan bazıları daha aktif: Ellerine kalın sopalar almışlar, polisle birlikte protestocu gençleri kovalıyor, yakaladıklarının sırtına basıyorlar sopayı… “Zaten,” diyorlar, “Hayat pahalılığından, yoksulluktan, işsizlikten anamız ağlamış, ekonomik kriz elimizdekini avucumuzdakini silip süpürmüş, hepimiz sersefil olmuşuz, bir de bu hainler, komünistler ortalığa dökülmüşler, bankaların, bilmemne burgerlerin falan camlarını kırıyorlar!.. Bunlara memleketi böldürtmeyeceğiz!.. Komünist pezevenkler, geberteceksin bunları!..”

“Hain ulan bunlar!” diye bağırıyor gençten biri. “Aymefeyi protestoymuş; işleri güçleri yok namussuzların, ona buna çamur atmak için ortalığı savaş alanına çeviriyorlar. Hain ulan bunlar!..”


***

Sokağa bakan banklardan birinde oturup olan biteni hüzünlü gözlerle izlemekte olan yaşlı adam, “Hain ulan bunlar!” diye bağıran gençten adama, “Ekonomik kriz dünya çapında yüzde bir küçülmeye neden olurken, Türkiye’de neden bu oran yüzde altı buçuk ciğerim, biliyor musun?” diye soruyor, kederli bir sesle.

“Ne bileyim babalık!” diye cevap veriyor genç olanı. “Hükümet burada memleketin geleceği için toplantılar yaparken bu namussuzların her şeyi böyle alçakça baltalama çabalarındandır belki, bilmiyorum, ne anlarım ben bu işlerden ya!”

“Peki; demokratik açılım için ne düşünüyorsun?” diye soruyor yaşlı adam aynı buruk ses tonuyla.

“Valla” diye söze giriyor genç olanı, “Açılımı açmak iyi bir şeydir babalık. Açılımın açılmasında, yani şey diyorum, herkese demokrasi falan yani… Yani demek istiyorum ki, açılımın açılımına katkıda bulunmak için, açılımın da açılımının açılması, yani şey demek istiyorum yani, hani bilmem anlatabildim mi yani?!.”

“Nereye, işe mi?” diye soruyor yaşlı olan, ayağa kalkıp yürümeye başlayan gençten olana.

“Ne işi babalık?!.” diye öfkeleniyor gençten olan. “Hangi işten bahsediyorsun, iki yıldır işsizim, perişan durumdayım babalık! Elde yok, avuçta yok; valla utanmasam hırsızlığa başlayacağım!..”

***

Akşam oluyor.

Kongre merkezinden çıkan katılımcılar, şiş karınları ve mütebessim çehreleriyle pahalı arabalarına doğru yürümeye başlıyorlar korumaları eşliğinde…

Hâlâ aynı bankta oturmakta olan yaşlı adam içini çekiyor, elindeki sigara paketinden bir sigara çıkarırken.

Dumanı havaya üflerken ağacın dalındaki kargayla göz göze geliyor.

Karga başını iki yöne doğru sallıyor.

1 yorum:

  1. İlk bölümde "eyvah!" dedim ne kadar inanamasam da YY da yedi kafayı dedim. Neyse ki devamında rahatladım. Paniklememek lazım bi sakin kalıp okumaya devam etmek lazım.
    Şükürler olsun ki hala dayanabiliyoruz.
    Rotterdam, Zuid-Hollanda, Atlanta-Georgia, Amasya, Gebze, Samsun, Bursa, İstanbul, Ankara, hepiniz sakinleştiniz di mi?
    Aman aklınıza mukayyet olun.

    YanıtlaSil